kırılan her şey kalbime benziyor bu aralar
ortadan böldüğün bayat bir ekmekten dökülen kırıntılar gibi
su vermediğin için açmadan solan karanfiller gibi
hatıralarla dolu bir sandığın dibinde unutulmuş siyah beyaz fotoğraflar gibi
kırılan her şey kalbime benziyor bu aralar...
Her sabah çiçekli fistanlarımı giyiniyorum inatla güne.
Mor menekşemi suluyorum,
Minnoş'u besliyorum,
Cam kenarına ilişiyor,
Bir gelmezi bekliyorum.
Gün geceye dönüyor,
mevsimidir karın,
kapatmasa da hüzünlerin üzerini,
yağar.
için üşür,
dışın buz tutar,
dilinse susar.
"Bekle elbet gelir" dedikleri yer son durak mı acaba...?
Peki ya kara çarşaflara dolanmış bahaneler
Hiç bir mazeret göstermeden çekip gitmeler
Ya o "işim başımdan aşkın" demeler
Sanırım tüm suçlu aşkın iş ile baş arasında yol aldığı yalnız geceler
Şimdi nereye baksam hüzün
Kara kışlar tutmuş yüreğim de üşüyen kar taneleri...
En derin, en hoyrat, en yanık ağıtlarla uğurluyorum seni...
Hangi vedaya kalksa yanıyor elim...
Hangi hoşçakal'a yeltensem sana çarpıyor...
Unutulmuş şarkıların uğultuları kulaklarımda, sesim de soğuk ninniler
Avuturum beni, uyuturum beni, kandırırım beni...
Hayata açılan perdelerin,sevgide sebat edemeyenler yüzünden grileşmişse,
Ayakların iyi niyetle çaldığı her kapıdan ihanetin karasına bulanarak dönmüşse,
Ve belin "canın" bildiklerinin bıçak darbesiyle bükülmüşse
Namına söylenen her güzel söz usulca geçip gider kenarından
Ne bir hakaret boynunu büker, ne bir iltifat göğsünü gerer.
Ve adına yazılan her şiir hükümsüzdür yüreğinde,
Kasım'ın ortasında,sevdanın yol ayrımındayım.
İnce ince bir sen yağıyor yüreğime.
Eli ayağı buz kesiyor albümdeki yar'sız fotoğrafların.
Anıların her biri bir yanda,toplamayla baş edemiyor elim ayağım.
Canımdan can gidiyor,gözlerim çaresiz...sadece izliyor.
Biliyorum bu saatten sonra hiç bir kuvvet,
bakışlarımı YEMİN bil.
kavl-i leyyin kıl sözlerime.
lakin;
yine de
çırpınış yoksa yüreğinde
SEVDAYA dair,
Gençliğim avuç içlerimdeki güller gibi soldu,zamansız.
Çocukluğumu hiç sorma,
Benim bile bilmediğim o eski zamanlardan kalma hüzünlerle sarardı,
Eski siyah beyaz resimler gibi çabucak,apansız.
Ne zaman büyüdüm,ne zaman yaşlandım..?
Benim mi bu titrek eller,bu buğulu gözler,ak düşmüş bu saçlar..?
Ellerin ne zaman bir başkasına dokunsa acısı en çok yüreğime dokundu
Gözlerin ne zaman bir başkasına vurulsa sızısı en çok can evimi vurdu
Şimdi hangi yöne dönsem yokluğundan arta kalan gülüşlere çarpıyorum, İki kaşının arasından vurulmuş ümitlerimle
Feri sönmüş gözlerinin arasından süzülen
Ve her bir satır aralarında binlerce çığlığı barındıran
Sahipsizliğin kol gezdiği bir hikayede lalettayin biriyim sayende..
Serbest vezin şiirlerin en güçlü ve en güzel kalemi,şairine saygı ve selamlarımı sunuyorum..