Bir martı çığlığıyla başladı gece,
Boğaz, içime aktı usulca.
Sen, Galata’nın taşlarında yürüyordun,
Ben, gözlerinde bir şiir arıyordum.
İstanbul,
Bu Yaşamak Değil
Bu yaşamak değil, uzun bir ölüm belki,
Gözlerimiz cam, kalbimiz paslı bir kilit.
Bir kentin yorgun soluğu sürünüyor içimizde günler,
Ve biz her sabah aynı ekmeği bölüyor,
Biraz Sen, Biraz Hiçlik
Bir masanın üstünde duruyor adın,
yanında bir fincan kahve,
birkaç kırıntı,
ve ben.
Biraz Üşüdüm Bu Akşam
Biraz üşüdüm bu akşam.
Belki rüzgâr sert esti,
belki senin adın geçti içimden.
İnsan, bazen kendi yurdundan değil,
Bir duvarın dibindeyim,
Adımı unuttum.
Sesimi de.
Ama hâlâ bir anne sesi gibi
Bir İhtimal
Bir tren sesi geçiyor içimden,
her vagonunda bir eksiklik taşıyor.
Sürgün değil bu belki,
ama hiçbir yer tam olarak “benim” değil.
“Bir Şey Eksildi”
Bir fincan kaldı masada,
soğumuş.
Sen gittin ya
süt kabardı, kaşık sustu,
Bir Masada Oturuyorum
bir masada oturuyorum,
masa ıslak, sigaram sönmüş,
kendimi düşünüyorum,
yani seni,
yani kendimi sana benzettiğim o anı.
onlar doğup büyüdükleri yerlerden,
koparılıp gelmişler,
sevenlerinden,sevdiklerinden ayrılıp gelmişler.
bir garip yolculuğa çıkmışlar,
nereye gittiklerini bilmeden.
onlar ki yanlızlıklarını,yoksulluklarını,
Sürgünüm Evet
Sürgünüm,
bir pasaport değil bu,
bir halkın kalbinden düşmek gibi.
Yalnız değilim,



-
Veysel Narman
Tüm YorumlarŞair kardeş şiirlerin,de daima birleştirici olmanı türk milletinin inaçlarına saygılı kelimer sarfetmenizi arzu ediyorum yeteneklerinizi doğru kullanırsanız inanıyorum çok güzel şeylere imza atarsınız sygılar