Gördüğün; özlediklerinse
Gözlerinden tanırsın
Güneşin sıcaklığını alırsın
Gönül bu, akıl sır ermez ki!
Artık başka gözler güzeldir,
Birine hoş geldin demiş,
Her fırtınanın ardından sessizlik olur
Bazen boşluk, bazen de hoşluktur olan
Ve yaşam yeni fırtınalarla devam eder
Rüzgâr ısırdı,
Yağmur ıslattı beni…
Soğuk titretti,
Karanlık ürpertti beni…
Sadece sen bana fısılda
Dünya’yı sessize aldığımda
Seni dinlerken ses etmesin
Severken beni yormasın diye…
Sadece sen bana fısılda
Ağaçlar devrilmiş, çatılar uçmuş ne ki Lodos!
Ya da azgın dalgalar sandalları karaya vurmuş…
Ne fırtınalar geçti, kasırgalar savurmak istedi,
Tayfunlar yerden kaldırmaya çalıştı beceremedi…
Şimdi senin gece gece esmenden mi korkacağım?
İlkinde gerçekten kaybettiysen;
İkinci kere kaybedemezsin ki…
Hele süreçte aşkın kilidi de değişmişse?
Yine bulsan bu kavuşmak değildir ki...
Anlamalıydın!
Niyeti bir ömürdü
Boş zamanlarını doldur
Diye dokunmamıştı…
Güze ne kaldı ki?
Yine hazan şarkıları söylenecek,
Şiirlerde dökülen yapraklar dizelenecek,
Gece; Eylül, Eylül kokarak yaklaşıyordu! Güneş henüz batmamış, denizin maviliği ile buluşmaktaydı. Aradaki kaç bin mesafe ile geceye hazırlanıyorlardı birlikte…
Güneş; üzerindeki kırmızı giysiyi yavaşça çıkararak denizde kaybolmaya başlayınca, deniz de çıkardı mavi giysisini ve gecenin karanlığını aldı üstüne… Kırmızı ve mavi son demlerini vuran bir Eylül gecesinde kayboldular…
Eylül’ün kokusu diğer aylara benzemez. Çünkü bazen bitiş, bazen de başlangıçtır Eylül… Bazen yiten bir koku, bazen de yeni duyulan bir hazdır Eylül…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!