Gelip görecekmiş,
vakti olunca…
Arayıp sormaz ama,
mezarım başında
iki damla yaşla
temize çekecekmiş vicdanını.
Sevmek için geç kaldık,
Kaybetmek için daha çok erken.
Bir yol var önümüzde, sessiz ve uzak,
Bir adım atmaya korkar ellerim titrek ve ürkek.
Gözlerimizde yorgun bir sonbahar,
Gel dedi, icabet ettik, buyur dedi hüzüne,
Mutluluk tek tük idi, gam desen düzine.
Bir yudum nefes bile, çileyle yoğrulmuştu,
Kavuşmak düşte kaldı, hasret kaldım yüzüne.
Bir gülüşe kandık da, onbin ah ile yandık,
Geldi geçti yıllar, bir rüya gibi
Ne bahar eski bahar, ne yazlar deli.
Bir zaman genç idik, düşlerdi belli.
Şimdi ne gönlüm var, ne de dermanım.
Gölge gibi düştü her hatıramız.
Bilirim, çay içmeyi sevmezsin,
dudağını değmeden, soğur beklerken…
ben ıslanmış bir çay bardağı gibi,
sende kalmış bir hevesim belki.
koyulaşır anılar, dem tutar sensizlik,
dert nedir derdi çekene bir sor,
sevda nedir, sevip kanana bir sor,
herkes “unutulur zamanla” derler amma ,
birde o sözü, insana inanana sor.
gönlün yükünü daralana sor,
Adı bende saklı,
Arşa çıkmış ihaneti…
Sana bir söz söylesem,
Kelimelere ihanetim olur.
Sustum.
Ya ölmeli cellatlar,
Kapanmalı karanlık defterler,
Ya da hiç doğmamalı çocuklar,
Hiç yazılmamalı acı hikayeler.
Aynı evrende yaşamamalı,
kaybetmem,
öyle ciddi seviyorum işte,
bir daha bulamam gibi,
ya da bulsam bile, seni sen gibi bulamam gibi.
Bu sevda öyle derin,
Çık gel karanlığıma,
Güneş sanıyorum gözlerini.
Öyle mutlu oluyor ki kalbim,
Silip atıyor tüm kederini.
Her gelişin bir bahar sanki,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!