Bir hücrenin ikiye bölünmesi, tomurcuklanma gibi eşeysiz üreme yerine, eşeyli üremenin evrilmesi; maliyete neden olmuştu. Bu maliyet dışta biyolojik bireyler arası dolaşımla olacak üreme faaliyetiydi. Ve bu üremenin güvence yaptırımı için seks yapmanın yükünü evrim (hayat) , çoğu organizmalar arası ilişki oluşla göze alıp organizmalar bu zahmetlere katlanmıştı.
Yine cinsellik eğilimi dıştan gerçekleşip ve dışta dolaylı oluşlarla ortaya konuyordu. Üremenin dolaylı koşullarla olması demek; bu işte tekil ego eğiliminin yeterli olmaması demekti. Yani cinsel partnerin de bu işe evet demesi gerekiyordu. Bu da cinsellik eğiliminin belirmesi ile sağlanması arasındaki zamanı uzatıyordu. Yani cinsel sağlanma biraz gecikiyordu. Bu gecikme cinselliğin dış çevrimli olması yüzündendi.
Bu gecikmeye bir de sosyo toplum içinde sosyalleşen insanın edimci öğrenmeleri de neden oluyordu. Yani cinselliğin sağlasan olmasındaki gecikmeye etki eden inşalar içinde edimci davranışların da çokça katkısı vardı.. Cinselliğe dıştan etki edişle, cinselliği edimsel etkiyle giriştiren çevre, sosyo-toplumsal çevredir.
Alev geceler
Bir tutku koy verir
Eleğimsağma
Sen yakar, ben bakar
Zaten sermesttim
Bir de feleğim şaşar
Kalıcı değiliz, gitmek için dünyadan.
Gönül titrer, kavuşmağa durur, imdada.
Zevk almadık, yaşam; ham durur dünyada.
İster toprak yaşamı; kolayı var, üryanda!
Bugün bayram
Akla ziyan ki
Baş tutuşur başa
Bir âlemi hayran yaşa
İşsizlik
Sukut girdi, pul gibi, posta taraya.
Gönül var ki yüce; dost gönülcü araya.
Gönül salsa talih, selamım var, tazende.
Yakar özlem alazı; tekrardayım, ey nazende.
Bizde, bir geçmiş zamanın süredurumu vardır. Yani zamanın akışıyla, süreli (kesikli) olgular kuantik biçimlerde birikmiştir. Kuantik biçimler, organ, organel gibi yapılar ve işlevler olduğu gibi, bilgi, öğrenme, biçimli protein depo zarfı, ya da vücut ısımızın sağlanışı gibi referans boyutlarla enerji formlu, tasarruflar olmaktadırlar. Bunların kesikli sürekli çelişen birlik halini şimdimiz, bağıntılaştır maktadır.
Bizdeki içer ilen geçmişlerin faz farkları, yukarıdaki zorunlu ana temel durumun içer ilmesine karşın, geçmiş-şimdi-gelecek faz farkı devinim zıtlanması olaraktan da ortaya çıkmaktadır. Yani bağıntının (şimdinin) konumlanması (devinimi zamanı) , geleceği (yeni şimdileri) oluşturmaktadır. Varlık bunlar sız mümkün değildir. Geçmiş bizde genetik aktarılan yapı gereçleri olarak, temel metabolizma süreçleri olarak, sindirim öğeleri olaraktan geçmiş, izafileşen bir birlik oluştur. Demek ki bizdeki metabolizma süreçleri ve sindirimin konusu öğeler, geçmişin adım adım, yavaş yavaş milim milim, on binlerce yıllık akış sürçlerin, biriktirip örüldüğü, ilişkisel bir zaman süredurumlu, boyutturlar.
Şimdi ise, içimizdeki geçmişlerin işlevselliği ile şimdiki akışların iç dış ilişkilerinin, geleceğe akacak süreçsel durumları girişerekten, yeni olgu ve oluşları ortaya koymasıdır. Bu mazi işlevsellik olmasa, zamanı akıtamazdınız. Zamanın akması için illa bir başlangıç koşulu şartlarının, yeniden süreci ivmelendirmesi gerekirdi. İçimizdeki zaman olmasa yani yol haritası olmasa, bu düzlemde geleceğiniz olamazdı. Olgu ve olayları biriktiren aşamaları yapamazdınız. Bu şimdiki zaman süredurumlar, geçmiş zaman süredurumuna göre, faz farklıdırlar ve normalde geçmişten ileridedirler.
1-A ve B kesim eksenli olay ufku, bir başka farklı durumunda, ekseni ve eş zamanlı, faz birliği olabilir. 2-Bir A ve B sinüs olay ufkunun ekseni üzerinde, sayısız başka olayların, faz girişme başlangıç ve bitiş noktaları olacaktır. 3-Yine A ve B sinüs olay ufku ekseni üzerinde içerilen, sayısız başlangıç ve biten olay ufukları ekseni olacaktır. Biliyoruz ki bunlar girişmedirler. Söz gelimi bir insan olay ufku ekseninde üzerinde yüz binlerce özümleme ve enzim atik süreçler, trilyonlarca kez oluşur biter. Bu yüzden sizin içiniz gerçekleşen, bu hızlı süreçleşen olayların ardı ardalığı eksen sinüsünü şişirir, zaman geçer. Olay ufku mekânı olgularla dolar. Mekâna uzamı hissi veren bu olayların kıyasladır ki, ömrünüz uzundur. İnsan kesikli sürekli var oluşu içindedir bu olaylar. Ki bu kesikli sürekli yapıyı bir tek olay belirler; ölüm.
Zamanın nabzının attığı ilk yerde, orijin noktanın (tekilliğin) sıfır girişme ile başlayıp, olay ekseni ilen ileri olurken, tekilliğin kendisi yanal açılımdan eksenin bir yanına doğru yatay sinüs yapar. Yatay sinüsü; açıkağız kısımları, eksen üzerinde olmak üzere, U şekline benzetebilirsiniz. Bu U şeklin kapalı kısmı, bir olayın alacağı maksimum genleşme ile sınırlılığıdır(sınırlı oluşudur) . Bu U şeklinin açık ağzı, eksen üzerindeki, iki farklı noktaya değinip, keseceği açıktır. Bu eksene değinen ve ekseni kesen uç, diğer yönden, başka bir periyot atımla devam edecek olan bir sürekliliktir. Bizim sinüs tam U değildir. Adı üzerinde sinüsü dol.
Orijinden yanal atımlı bir zaman ve devinimin çıkması ile başlayan süreç; U sinüsü dol kısmın kapalı çevrimine çıkışta dolanana değin, tırmanışla süreç içi nicel birikimleri yaşar. Bu evrede olaylar giderek hızlanır ve tırmanır. Doyma noktasında süreç çevrimini yapar, gittikçe yavaşlayan bir hızla düşerler.
Artık sizin 1 litre ılık ve 1 litre sıcak suyu ayırmanız olanaksız gibidir. Yani süreç geri dönüşsüz bir işlevdir. Yine, 1 litre su ile bir litre tuzu karıştırıp, kuantlaştıra bilirsiniz (parçacıklar çözeltisi ya da karışımları yapabilirsiniz) . Ancak bu karışımı ayırmanız mümkündür. Isı vererek buharlaştırıp, suyu bir yere imbikler, tuzu ortamda alı koyabilirsiniz. Olay aynı zaman şartları içinde, bir karışım, bir yan yana süreçler biçimine dönüşür. Her durumda da zaman, kendisine özgü süreçleri içinde akar.
Yani zaman sınırlı olarak tarsine döner. Tıpkı enzim atik süreçlerde enzimin reaksiyonda süreci ileri akıtırken, kendisi hiç değilse azalıp artıp eksilmemiştir. Bunu sipin yönlerini değiştirerekten zamanı tersinir kılabiliriz. Bir süre sonra durum yine eski zaman yine eski hız ve yön durumunu alıp evrensel sistemin akışına girecektir. Süreçler kuram olarak başlangıç kuant durumlarına kadar tersinir olduğu halde, Dünya’mızdaki süreçler bir su molekülünü, kendiliğinden parçacıklar boyutuna kadar götürüp, yok edemezler. İşte sürecin tersinmezliği dediğimiz olaylar burada düğümlenir.
Ama evrende, olay ve zamanlar, kimi başlangıç koşullarının belli bir noktadaki evrimlerinden itibaren şu anda bile sürekli bir devam ediştirler. Evrenin oluşumundan 300 000 ila 500 000 yıl sonrası büyük topaklanmalar sonucundaki çeşitli yıldız yapıları, örneğin, 15 milyon 30 milyon 100 milyon gibi yıldız zamanları koşulu içindeki bu sıcaklık değerlerine denk düşen, olgu girişmesi, olaylarını başlatırlar. Ömrünü tamamlayarak patlayan yıldız, kendi özel üretim süreçlerini, soğuk evrenin genel bağıntı koşullarına terk ederler. İlk girişmelerin, kimi girişme koşul, olay, mekân zaman devinme reaksiyonları (düzlemi): belli bir noktadan itibaren, her bir yıldız zamanı ile tekrar tekrar başlatılmış olur. Her biri farklı zamanda ve hala farklı bir faz açı ile sürecini başlatan yıldızlar, şimdiki koşulların girişmeci düzlemi arasındaki, o belli noktadan itibaren ki (ki yıldız özel sıcaklıkları olayları) her tür denk düşer süreçler, evren genel düzleminde; yan yana, her süreci özel süreçler olaraktan iç içe taşırlar.
Zamanı beğenmemişim
Parelerle içimde zaman
Zamanla kalmadım ki
Oluşum ve yerim zaman...
Ey zaman!
Bilgi edinme ve öğrenme, olayın ya da geçmiş olgunun farkına varılması, tekrar eden, yinelenen süreçlerin olmasını zorunlu kılarlar. Bir önceki durum, bir sonraki yinelenmeleri ile kıyaslandığında (simülasyonu ile kıyaslandığında) oluşan farklılıktan dolayı, farkındalık doğar.
Zaman; bizim kendi bütünlüğümüz içindeki süreçlerin aktarımıyla (geçmişiyle) ve bizdeki sürmekte olan ilişkilenişlerle, bir işlev tekrarı olan şimdimizdir. Şimdimiz içindeki, ileri doğru olan, yeni olay nicelenişleri ile süren, oluşmalar içinde girişir olan ilişki uzanımlar farkı da, gelecektir.
Zaman, bir başka olay ve zamanla, açıklanmak durumundadır. Bu; o olayın, konum uzay çevresiyle ilişkindik durumudur. Değilse zamanın olmaması değildir. Varlığın beliriş biçimlerinin nicelinim ortaya çıkarma devinimidir. Bu nicelenir olanın da, kendisinden kaynaklı kendisi üzerine bir etki ilişkisiyle bir takım nicelenmeleri olacaktır. Ve yine, serbest oluşmuş, aynı düzlem fazlı, dış zamanın çevre etkimesi kaynaklı ilişkilenme nicelenmesi de olacaktır. Bu zamanların girişmesidir. Her girişim elbet sonrasını açıklayacaktır. İleri akışta art ardalık olması için öncesinin sıralanması lazım.




-
Necdet Arslan
Tüm YorumlarSöz söylemek önemli değil; sözü bilinçle söylemektir önemli olan.
Sayın KAYA vurgulamalıyım ki gerek şiirde ve gerekse öteki yazınsallarında sözü,etki gücü yaratacak bir keskinlikte kullanmasını bilen ender kişilerden biridir.
Şiirini okurken sözcüklerin,kendi sözlük anlamlarını da aşarak ...