Aytekin Orhan Şiirleri - Şair Aytekin Orhan

Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 19

Ve şimdi saatler sensizlikten geçiyordu en geçmezliğiyle…
Günler geçtikçe çoğalıyor bir o kadar eksiliyor ve uzak kelimesinden ilk defa nefret ediyordum. Başına tek bir harf ekleyip (t) gerçeğinin bu olması gerektiğini kendime kabul ettirmeye çalışıyordum. Yoktun artık ve uzaktın daha kötüsü bir harfin içimden koparıp çıkarttığı kayboluşumdun. Oysa farklı olabilir diye düşündüğüm zamanlarda olmuştu ve şimdi düşündüklerimin yitip gitmişliğini gördükçe; kurtuluşun sende değil, benim eserim olan bir kopuş senaryosunun oynanılışına tanıklık ediyordum. Kendimi bu yüzden hiçbir zaman affetmeyecektim. Seni yaşamak varken, sensizliği yaşamayı seçtiğim ve şimdi bunu seninde kabul etmişliğini izlemişliğim karşısında...
Yüzüm onunla gülüyordu
Ama o bunu hiç bilmiyordu

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 2

Sensizdim. Hiç olmadığım kadar sessizdim. Bir yerlerde yaşıyorsun biliyordum. Sensizlikte üşüyordum. Sığındığım şiir dolu, dumanı sen tüten sigaralar, boşalan şişelerle dolu geceler ısıtmıyordu. Resimlerinle konuşup ağlıyorduk. Sensizdim bensizdim. Aslında ben sendim. Başım öne eğik yürüdüğüm yollarda geçtiğim duraklara bakıyordum. Otobüsler yanaşıyor hep birileri iniyor, birileri biniyordu. Aralarında sen yoktun. Hızla yanlarından uzaklaşıp gidiyordum. Sensizdim hiç kimseye tahammül edemeyecek, hiçbir sorunu dinleyebilecek hâlde. Dünya dönüyor, hayat devam ediyor, insanlar yaşıyordu. Kendimi bu dünyaya yabancı görüyordum. Her şey isteğim dışında gelişiyor, şiirlerim ölüyordu. Sensizdim. En kötüsü de buydu. Sensizlik...

Senin olmadığın bir dünyanın çivisi çıkmış, saplanacak yer arıyordu ve saplanacağı yeri bulmuştu.

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 3

Düşünüyordum. İçimde orman sessizliği, kuşların göç edip gittiği, olabildiğince soğuk yalnızlığımla... Bir şehir vardı. Bir şehir yoktu. Geçmiş zaman içinde anlatılan masal ülkelerinin birisinde. Şehir vardı içinde senin olduğun, şehir yoktu senin kaybolduğun. Seni bulmalıydım. Yalnızlığın başkenti senin olduğun yer olmalıydı. Gece gündüz arayışlarım sürdü. Sokaklar, şehirler, şiirler, insanlar, kitaplar, şarkılar her yerde seni sordum. Gören olmamıştı. En son bir bulutun üzerine binip gittiğini görmüşler. Hiç inandırıcı değil. Söyleyeninde gözleri kör. Sonradan anladım. Kötü durumda olsaydın haberin gelirdi. İyiydin haberin gelmiyordu. Ben seni özlüyordum. Başladığım her şiir yarım kalıyordu. Bir şiir vardı tutunduğum, her şiir eksikti aslında ama yazılıyordu. İçi dolu, dışı boş bedenimle yuvarlanıyordum. Uzaktı şehirler, uçaklar, gemiler, trenler, otobüsler, insanlar hepsi uzaktı. Bir sen yakındın uzansam tutacağım, uzanıp tutamadığım yüreğimden... Kanatlarımdaki son çelenkleri koparıp attım. Uçmak istemiyorum artık, ne istediğimi de bilmiyorum. Bildiğim tek şey sen yoktun.
Koskoca bir yalnızlığın içindeyiz artık. Sen seninle, ben seninle, biz bizin içinden çıkmışlığıyla...

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 4

Yalnızdım. Üstelik geceydi. Üşüyordum. Sokaklarda bir başıma yürüyordum. Bir sigara içimliği yollar ayaklarımın altında uzayıp gidiyordu. Aklımı kaçırmış olmalıyım diye düşündükçe aklıma sen geliyordun ve sen yoktun. Köşe başındaki sinemanın panosunda ışıldayan film afişleri gözlerimi kör ediyordu. En son sinemaya gittiğim tarihi bile hatırlamıyorken, hızla önünden geçip gidiyordum. Yolda eski bir arkadaş selam veriyordu. Görmezden gelip yürüyüp yanından geçiyordum. Uzakta bir yerlerde sokak aralarından sesler geliyordu. Daha yakınlarda seyyar satıcıların sesleri yükseliyordu. Boğuluyordum. Hızlı adımlarla eve kapağı attığımda anlıyordum. Senin artık şehrin sokaklarında benimle yan yana yürümüyor olduğunu. Seni arıyordum. Seni istiyordum. Sensizken ve bu kadar seninle doluyken, üstelik yerini yurdunu biliyorken seni arıyordum. Seni bulunmaz kılıyordum benliğimde. Sen bulunmazım bulunduğun yerlerde kal diye sana sesleniyordum. Seni bulmak için seni arayacağım…
Seni aramaktan usanmayacağım. Bulunması kolay, bulunmasını istemeden aramaya devam edeceğim en zorumdun.

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 5

Özlemiştim. Seni ve seninle birlikte yaşanan her şeyi bir bütün içinde…
Eksik parçasıydın bunca özlenmişliğin içerisinde olup, dışarıda kalışınla. Özlemiştim yalan değil yollarını bile gözlemiştim. Seni özlemenin bile kutsal sayıldığı birçok yazıya seni nasıl özlediğimi işlemiştim. Seni hem özleyip, seni hem yazmak birde üzerine sensizlik tarafından kuşatılmış olmak çoğu zaman yazdıklarımı bölse bile, seni özlemenin ayrıcalığıyla kendimi yaşatmıştım. Sen özlem duvarlarına kazınmış sıva, ben sana vurulmayı bekleyen malası olmuştum. Seninde özlediğini bilmemiş olsaydım işte o zaman özleminle ölürdüm. Belki ellerinden, gözlerinden, sözlerinden, gülüşlerinden, teninden uzaktım ama özlemine yakındım. Özlemiştim yalan değil. Özlem duydukça resimlerine özlemimi anlattığımda gerçektir. Özlemiştim bir gün bu özlemin son bulacağı gerçeğini kendi içime sindirerek…
Özleminin yaşandığı zaman dilimleri, özledim gerçeğini yüzüme vuruyordu.

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 6

İstiyordum. Yazdım ama neyi istiyordum tam olarak bunu bilmiyordum. Seni mi? Tenini mi? Gözlerine bakmayı mı? Seni karşıma alıp konuşmayı mı? Yoksa seni kandırıp yatağa atmayı mı? Karmakarışık bir sürü soru aklıma tecavüze yeltenirken, en bakir halimle sorulardan kurtulmak için kaçıyordum. Yalnız ve güvenilir bir yer bulduğumda düşünüyordum. Seni istiyordum. Seni ve seninle yaşanabilecek her şeyi. Sen bir bütündün. Yanımda olmasan bile, uzaklardan hissedilişinle... Sen ellerinle, gözlerinle, bedeninle dokunulmayı bekleyen. Aklıma düşüyordu. Akşam çökmüş, masa üzerinde duran 70'lik rakı, mezesi sen, ellerin sakisi, gözlerin şiir ve bana bakıyorsun. O an seni yazmak istiyorum. Gözlerin İstanbul oluyor. Gözlerin düşüyor. Yazma beni, oku, yaşa der gibi. Seni yaşamak, seni sensizliğinle ne kadar yaşanırsa işte o kadar. Yaşıyordum. Yaşamaya çalışıyordum en dibinde hayatı, hayat sana endeksli ve sensizliğin tahvilleri hiçbir seans tablosuna yansımıyordu. Batıyordum. Bilânçosu açıklanamayan bir sessizlikte, günden güne senden geçip gidiyordum. Sensizlik en can alıcısından elden çıkmıştı ve karaborsa bir yalnızlığın içinden sana dokunup ulaşmak için savaş veriyordum.
En büyük savaşımdı. Seni yaşayıp, sensiz kalmanın arenasında sana ulaşabilme çabalarım…

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 7

Suskundum. Kendi içime dönük, içimde hiç kimsenin dokunmasına izin vermediğim kutsal bir mabedi inşa ediyordum. Gözlerin penceresi oluyor, ellerin açılıp kapanan kapısıydı. Yüreğin en dokunulmaz köşesine saklanmıştı. İçimden saklı şiir fırtınaları esip her yanı doldururken, suskunluğum o denli sana dokunuyordu. Senin yanımda olmayışın, senin aslında hiç gitmemiş olduğun gerçeğini şiirlerle ortaya çıkartıyordu. Suskundum yalnızlığıma dokundum; kalem kesiği, yaralarımı sızlatıyordu. Şiirlerden kan akıyor, üstelik sesim çıkmıyordu. Suskundum. Senden yoksundum. Mabedin içinde bulutlar büyütüyor, yıldırımların yüreğime düşmesine izin veriyordum. Seni her şiirde yaşanır kılıyordum. Susuyordum. Susarken, sensizliği kana kana şiirlerden içip susuzluğumu gideriyordum.
Sen bir ırmaktın suskunluğumu, susuzluğumu giderdiğim kıyılarında...

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 8

Kimsesizdim. Hiç kimse senin gibi dokunup, bakmıyordu. Sana ulaşma çabalarım sonuçsuz kaldıkça; kendi içimde kimsesizliğime saklanıyordum. Dinlemeye doyamadığım şarkılar bile şimdi beni boğuyordu. Sessiz kalmak istiyordum. Hiç kimseler görmesin beni, ses olmasın. Seni düşünmeliydim. Şuan ne yapıyorsun acaba, kulaklarım çınlamadığına göre beni düşünmüyordun. Oysa ben her an seni yaşayıp seni düşünmek istiyordum. Çoğu zaman nefes almak için kuşandığım kalem, kâğıt, şiir üçlüsü en yakın dostum olmaktan çıkıp, en azılı düşmanım olup beni boğuyordu. Kimsesizdim ve sensiz oluşum içimdekileri dışarıya vurmaya yetmiyordu. Artık kimsesiz olmak istemiyordum. Seni bulmak, seni yazmak, sana dokunup senin yanında olmak istiyordum. Seni arıyordum satır aralarında çokça kimsesizliğimle, senden yoksun seni yazıyordum. Sen uzak bir yerlerde nefes alıyordun. Ben kendi nefesimle boğulurken sen diye…
Sensiz nefes almak, sensiz bir dünyanın içinde yer almak, nasıl bir mecburiyetin doğurduğu tabuydu.

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 9

Bekliyorum. Neden, nasıl, niçin düşüncelerinden kendimi sıyırıp sadece bekliyorum. Bekliyorum beklediğim her zaman dilimine sensizliği ekliyorum. Sensizlik üşüyor. Sensizlik yalnız. Sensizlik sensiz. Ben bekliyorum. Sensiz değilim. Sensizliği izliyorum. Günler geçiyor sensizlik kendi içinde büyüyor. Sensizlik işte. Kendi dünyasında yaşıyor. Benim dünyamdan uzak, yakın olmak istedikçe öteliyorum. Yol alıp gidiyor. El sallıyorum ardın sıra, dönüp bakmıyor. Peşin sıra sen geliyorsun. Senlik geliyor. Sensizliği soruyorsun. Gitti diyorum gitti sen geldin. Sen üşüyorsun. Sen susuyorsun. Düşünüyorum. Seninle sensizlik yaşanıyor. Hem seninle olup, hem sensizliği uğurlayışımın karşısında sendeliyorum. Bekliyorum. Senin sen olmanı, beni sensizliğin girdaplarından çıkartmanı.
Nasıl bir şeydi. Seninle boş, sensizliğinle dolu kalmış olmak. Nasıl...

Devamını Oku
Aytekin Orhan

Çokça sen azca ben içinde biz 1

Seni düşündüm. Kendimi bir kenara bırakıp, sadece senin gözünden dokundum dünyaya. O an dünya hiçte düşündüğüm gibi çıkmadı. Yalnızdın. Düşünceliydin. Yorgundun. Üstelik kendi içinde özlemlerinle savaş veriyordun. Sessiz bir sabahtı uyanmış olmalıydın. Saçların dağınık, gözlerinin içinde beliren isteksiz bir güne uyanıştı. Hayata geçmeyen hayallerin, bir türlü aklından çıkmayan dünlerin getirdiği bezginliklerin içine çıkıştı. Yeni bir gündü dünden çokta farkı olmayan, sadece takvimlerden bir yaprağın daha eksilmiş olduğu. Saatler geçmişti. İçinde kopan fırtınalar bir dinip bir başlıyor olmalıydı. Oysa sen amazon savaşçısı kimliğine ne kadar uzak kalmıştın. Seni özlediğimi sana haykırmak istiyordum. Senin yanımda olduğunu düşleyip, son konuşmalarımızı zihnimden geçiriyordum. Sonra yine sana döndüm. Gün bitiyordu. Koşturmacalar içerisine gizlediğin yalnızlığın saatleri geliyordu. En kötüsü yalnızlığına dokunamamaktı. Seni görüyordum. Seni izliyordum. Seni hissediyordum ama dokunamıyordum. Sen oralarda kendi düş bahçenin içinde gezinirken, ben buralarda sensizliğin nöbetlerini tutuyordum. Gün kollarını açarak geceyi kucaklıyordu. Yıldızlar gökyüzünde yerini almış, gözlerin geçmişin izleriyle yıkanmıştı. Yağmurlar şehriydi. Yıldızları silip süpüren ansızın. Düşüncelerini alıp götürmesini isterdin. Sen yeni doğmuş, kendi isteklerinin hayata geçmiş olmasını dileyerek. Bir yıldız tuttum senin için, sana yolladım. Onu her gördüğünde, seni düşünüp seninle yaşadığını hissetmen adına. Adını "sevgim" koydum. Sevgim...

Devamını Oku