Sen gündüz oldun, ben gece. Kavuşmalarımız sınırlı zaman dilimlerinin gölgesine sığındı. Ne kadar çok uzağız birbirimizden ve bir o kadar yakınız birbirimize... İçim sen dolu ve boşluğuna düşmüşlüğüm, nefesim bile sen olmuşken, nerelere göçmeli ve hangi rüzgârlarla kendini kurutmalı böyle ıslanmışlıkla... Tepeden tırnağa sen doluyken, kimlere sesimi duyurmalı... Kendi sesimi bile duyamıyorken, böyle yalnızlıkla...
Aşkın ötesine uzanışımız, bizi biz yapan farklılığıyla... Aşk kördü. Aşk esaretti. Aşk kaybolmaktı. Biz hiç kaybolmadık. Hep iç içe ve hep ayrı yaşadıkça dokunduk düşlerimize... Aşk yanmaktı. Biz hiç yanmadık. Hep kaçtık birbirimizden ve hep sobelendik birbirimize...
Bana katmış oldukların içimde hoş bir sızıdır. Geçmişle kıyaslandığında.
Sensiz geçen zamana sitemim. Böyle sen doluyken, nasılda hızlı akıp gidiyor. Oysa zaman sende takılı kalmalıydı ve hiç akmamalıydı. Şimdi yoksun ve yokluğunun hissedilişi vuruyor benliğimi... Ellerine vurgunluğum, gözlerine dalıp durgunluğum, yüreğine yorgunluğum deşiyor sensizliğimi... Sensizliği hiç düşünmemiştim ve hiç üşümemiştim şimdi sensizlikte üşüdüğüm kadar...
Bana yeni bir ben lâzım. Senden ayrı kalmış benden kopuk, seni yeniden bulup yaşamaya başlayan yepyeni bir ben... Seninle olan ve seninle yeniden yaşayan. Eksik kalmışlığı tamamlayan, seninle sulandıkça büyüyen bir ağaç fidesi gibi. Köklerini toprağa saldıkça sağlamlaşıp, kollarını açarak seni sarıp sarmalayan, yanında olmaktan başka gayesi olmayan yepyeni bir ben... Sular mısın? Gözlerinle toprağımı büyüyebilmem için...
Seni böyle bilmezdim
Tam da bilmediğimi gösterdin
Artık çok iyi biliyorum
Seninde bir farkın yokmuş
Oysa farklı görmüş ve farklı örmüştüm ağları
Bu kadar kolay yırtılacağını hiç düşünmeden
Sana aşkım diyemem aşk acıtır. Sana sevgilim de diyemem yalan olur. Sana canımsın derim, canım ol diye. Sana ömrümsün derim, ömrüm ol diye. Sana canımın güzeli derim, seviliyorsun derim, sevildiğini bil diye. Sana en çok dünyam derim, dünyamı aydınlatan güneşim ol diye...
Kuşları düşünüyorum bugünlerde göçmen olanlarını, öyle yaz kış şehirde tüneyip bekleyenlerini değil. Nasılda biliyorlar yolculuk zamanlarını, hiç ardına bakmaksızın uçup gidişleri. Tıpkı bizim gibi. Birimiz şehir kuşu çatılara tünemiş, birimiz göçmen kuşu uzak diyarlara kanat çırpan...
Şimdi mevsimler değişiyor
Şimdi her şey değişiyor
Şimdi biz değişiyoruz
Kuşları düşünüyorum bugünlerde bahar gelip döndüklerinde, geride bıraktıklarını nasıl bulmak istediklerini ve tekrar göçüp gitmenin nasıl bir duygu olduğunu. Kanatlarım ıslak, bir şehir kuşuyum ve yorgunum. Uzak diyarlara kanat çırpamayacak kadar...
Sonra balıklar geliyor aklıma, akıntıya karşı kafa tutup yol alışları ve ulaştıkları yerde hayata veda edişleri, dünyaya yeni canlar bırakıp...
Yine bir akşam sensizliği, yine aynı saatler ve geçmezliğinle... Alıştım demeyi istedikçe, alışmadığımı hatırlamak acıtıyor. Giderken gülüşünü iliştirmiştin yüzüme, maske olarak kullandığım. Kim sorsa iyiyim deyip, gülümsediğim. Oysa ben gülümsedikçe, sen gülümsüyorsun diye gülümserdim. Sırf seni hissedebilmek adına. Yüreğimden fışkıran lavların sıcaklığını umursamadan, sadece sana doğru akabilmek adına, yolunu bulsun diye...
Gözlerinde kaybolup gitmek
En büyük savaştır aşkın muharebesine
Kuşatılmış bir ten çıkmışken açığa
Süngüsü düşen savaşçının acizliğiyle
Göç zamanıdır değişken mevsimlerinde
Herkes kendine yaşar
Aşkını yalnızlığını
Düşlerini göremez kimse
İsteyen biri olmadıkça
Omuzları düşer
Resimlere bakarken yüzü




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!