Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Adını gizledim mısralara,
Bir gül gibi serdim her kıtanın ucuna.
Ne zaman bir geceye dokunsam,
Gözlerinin karanlığı düşüyor içime.
Ne zaman bir sabaha varsam,
Kan kokar rüzgâr, deniz suskun,
Toprak, bağrında bir milletin yeminini taşır.
Bir sancak yükselir mavi göğe,
Ve tarihin kalbine mühür gibi kazınır:
Çanakkale geçilmez!
Bu dünya sağır, anne
Gözlerimde taş kesilmiş duaların yankısı,
Her köşesi zulüm, her soluğu yara.
Utancın eşiğinde bir sessizlik gibiyim,
Ellerimde yarım kalmış düşlerin kanı.
Göklerin sınırında bir yer var,
Ne yıldızlar anlatabilir onu,
Ne de meleklerin kanat çırpışları.
Adı yalnız sende saklı,
Ve o ad, yüreğime mühürlenmiş bir sır gibi.
Bana öyle bakıyorsun ki,
Rüzgar esmeyi unutuyor,
Bulutlar gökyüzüne tutunuyor,
Ve gece, yıldızlarını kıskanıyor.
Öyle gülümsüyorsun ki,
Bir ışık var, gökten değil,
Ruhun içinden doğuyor usulca.
Ne geceye ait ne gündüze,
Bir sonsuzluk vakti bu…
Toprağa gam düşmemiş henüz,
Çıkmaz sokaklara aşığım
Çiçekli yollara inancım kalmadı
Gönlüm yara bere, suskunlukla dolu
Sözlerim artık yol değil, duvar gibi
Gittiğim her yer aynı çıkmaz,
Çok özledim seni,
sıcak bir rüzgârın tenime değmesini özler gibi,
bir şehrin en tenha sokağında kaybolmayı diler gibi,
seni, yokluğunun hiç bitmeyen sancısıyla özledim.
Kelimeler yetmiyor,
Desem ki şimdi seni seviyorum,
Bir enkazın altından seslenir gibi,
Bir yangının külleriyle konuşur gibi,
Beni duymayan kulaklara,
Beni anlamayan yüreklere anlatır gibi.
Dönemem belki,
Çünkü her adımda biraz daha eksildim,
Gözlerinle sustuğum o yerde
Bir ben kaldı, bir de içimde gömülü sessizliğin.
Rüzgâr şimdi başka yöne esiyor,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!