Yolun uzadıkça, adımların ağırlaşıyor, biliyorum. İçindeki yük, her geçen gün biraz daha artıyor. Taşımakta zorlandığın o duygular, kimi zaman seni yavaşlatıyor, kimi zaman da durduracak gibi oluyor. Ama her adımında, biraz daha güçlendiğini fark etmiyorsun belki. O yolda yürürken, rüzgar yüzüne çarpıyor, gözlerini kısmak zorunda kalıyorsun, ama gözlerini kapatsan bile, içindeki ışığı kaybetmiyorsun.
Yükün ağır, evet. Kimi zaman bu yük seni yere çökertiyor, dizlerin titriyor. Ama unutma, her çöküş, yeniden doğrulmak için bir fırsattır. Her ağırlık, seni biraz daha şekillendirir, biraz daha sağlamlaştırır. Yolun ne kadar uzun olursa olsun, sonunda varacağın yer, bu zorlukları aşıp geldin diye, sana bambaşka bir anlam katacak.
Yürümeye devam et. Her adım, seni daha da yaklaştırıyor. Her nefes, seni biraz daha güçlü kılıyor. Yolun ne kadar uzun, yükün ne kadar ağır olursa olsun, senin içindeki o güç, hepsini aşabilecek kadar büyük. Tek yapman gereken, durmamak, yoluna devam etmek. Çünkü biliyorsun, varacağın yerde seni bekleyen bir aydınlık var, ve sen o ışığa ulaşacak kadar güçlüsün.
Hayat bazen hızla akan bir nehir gibi hissettirir insana. Akıntıya kapılmamak için direniriz, kaybolmamak için çırpınırız. Oysa bazen durup nefes almak, akışa kapılmak yerine içimize çekmek gerekir hayatın tadını. Yorma kendini, derin bir nefes al ve etrafındaki güzellikleri fark et.
Günün telaşında kaybolup giderken, unuttuğun o küçük mutluluklar nerede? Bir kuşun cıvıltısı, güneşin yumuşak dokunuşu, sevdiklerinin gülümsemesi... İşte yaşamın gerçek değeri bu anlarda gizlidir. Yorma kendini, bu anları kaçırma.
Zamanın hızla akıp geçtiği bu dünyada, durmak ve etrafımızı gözlemlemek belki de en büyük lüks. Hayatın koşturmacasında unuttuğumuz kendimize vakit ayırmak, ruhumuzu dinlendirmek, içimizdeki derin sesi dinlemek... İşte gerçek huzur burada yatar. Yorma kendini, ruhunu besle.
Yanına yakışan birini değil de, yüreğine dokunan birini seç. El ele tutuşurken güzel gözüken değil, elin titrerken bırakmayanı… Çünkü gerçek sevgi, vitrinde sergilenen bir mutluluk değil, perde arkasında verilen emektir. Gözyaşını kimse görmeden silen, sessiz kaldığında bile ne hissettiğini anlayan birini bul. Dışarıdan bakanların “yakışıyorlar” demesi yetmez; sen, “iyi ki o” diyebildiğin biriyle ol.
Zamanla güzellik solar, heyecan diner… Ama yürekten gelen o bağlılık, her gün yeniden yeşerir. Birlikte susabildiğin, sustuğunda bile anlaşıldığın birini seç. Çünkü ömür dediğin şey, en çok da kalbinin huzur bulduğu yerde geçmeli. Ve unutma, yanına yakışan kalabalıklar değil, ruhuna iyi gelen bir kişi yeter. Gözlerine değil, kalbine bakan biri… Sözleriyle değil, varlığıyla iyi gelen biri… İşte asıl o zaman gerçek sevilmiş olursun.
Bir şeylerin düzeleceğine çok inandık biz… “Zamanla geçer” dediler, sustuk. “Her şey yoluna girer” dediler, bekledik. Ama ne zaman geçti, ne de yoluna giren bir şey oldu. Biz sadece büyüdük… Acıya alıştık, yokluğa gözümüzü kapamayı öğrendik. Sevdiğimiz insanları kalbimizde yaşatmaya, hiç gelmeyecek mesajlara her gece gözümüz ilişse de sabah hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başladık. Gülümserken içimiz kan ağladı ama kimseye belli etmedik. Çünkü umut ettik, hep ettik… Belki döner dedik, belki özlemiştir, belki hâlâ seviyordur. Ama zaman geçti, insanlar değişti, biz yerimizde sayarken onlar çoktan yollarını çizdi. Ve biz, en çok zamanın sessizliğine güvendik. Oysa meğer zaman sadece geçiyormuş, unutturmuyormuş. Hatta bazı yaralar, geçtikçe daha çok acıtıyormuş. Çünkü bazı duygular, taze değilken bile kanamaya devam ediyormuş. Anladık ki, en büyük hayal kırıklığını insanlar değil, onlara dair kurduğumuz umutlar yaşatıyormuş. Ve en çok da zaman… Çünkü onunla iyileşeceğimize inanmıştık, oysa zaman sadece yavaş yavaş yok etmiş bizi.
Şimdi anlamıyorsun, belki de hâlâ sorguluyorsun. "Neden böyle oldu?" diye soruyorsun kendine, cevapsız soruların içinde kayboluyorsun. Ama sabret… Çünkü zaman sana her şeyi gösterecek.
Kim gerçekten yanındaymış, kim sadece işine geldiğinde varmış… Kim seni severmiş, kim sadece senin sevgini tüketmiş… Kim dürüstmüş, kim yalanların içinde kaybolmuş… Hepsini göreceksin.
Zaman sana gösterecek ki, uğruna üzülüp yıprandığın birçok şey aslında hiç uğruna değilmiş. Kaybettiklerin, aslında kurtulduklarınmış. Gözyaşlarını hak etmeyenlere dökmüşsün, en büyük iyiliği en yanlış insanlara yapmışsın.
Bazı acılar vardır, tarif edilemez. İçinde bir yerlerde sessiz bir fırtına gibi kopar, ama kimse fark etmez. Sanki dünyadaki herkes güneşli bir günde yürüyüş yaparken, sen bir kara bulutun altında sıkışıp kalmışsın gibi.
Zor zamanlar… Ne garip bir ifade. Sanki basit birkaç kelimeyle bu ağırlığı taşıyabilirmiş gibi. Ama kimse anlatmaz o anların ne kadar uzun sürdüğünü. Günler geçmez, geceler bitmez. Uyusan, uyandığında her şey düzelecekmiş gibi gelir, ama uyanınca aynı boşluk seni tekrar karşılar.
Bir an vardır… Sanki nefes almak bile fazla gelir. Göğsünde bir ağırlık, taşınamayacak kadar büyük. İnsanların sesleri bir yankı gibi uzaklaşır, söyledikleri anlamını yitirir. Dışarıdan güçlü görünmek istersin, çünkü zayıflığını göstermek daha çok canını yakar. Ama içindeki kırılganlık, seni her geçen gün daha da tüketir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!