Oysa sadece birazcık mutluluk istemiştim. Hayatın karmaşasında bir anlık huzur, kalbimde taşıyabileceğim küçücük bir sıcaklık... Ne büyük hayallerin peşindeydim ne de imkansız rüyaların. Sadece var olduğumu hissettirecek, kalbimi ağırlaştırmayacak o hafiflikten bir parça arıyordum.
Ama her bekleyişte bir şeyler eksildi benden. Sabırlı olmaya çalıştım, her defasında içimdeki umudu biraz daha kırdım, belki bu defa olur dedim. Beklentilerimi küçülttüm, isteklerimi azalttım, sadece yaşamaktan bir parça keyif almak istedim. Fakat o basit mutluluğu bile bulamadım.
Etrafımdaki her şey sanki beni daha da yorgun kılmak için bir araya gelmişti. Mutluluk, uzak bir ışık gibi sadece göz kırptı, ama her seferinde ona ulaşamadan elimden kaydı. İnsanlar gelip geçtiler; bir anlık varlıklarıyla içimi ısıtır gibi oldular, ama o da yetmedi. Geçip giden dostluklar, yarım kalan sevinçler, yolda bırakan sözler… Onların bıraktığı boşlukları doldurmak için, ben daha da eksilttim kendimi.
Hayat bazen öyle yükler bindirir ki omuzlarına, taşıyamayacağını sanırsın. Her şey üst üste gelir, içinden çıkılmaz bir hâl alır. Yorulursun, tükenirsin, isyan etmek istersin… Ama sabredersin. Çünkü bilirsin ki, her karanlığın bir sabahı vardır.
Sabreden cennettedir derler. Belki de bu dünya, sabrı sınama yeridir. Kaybettiklerin, sustukların, içine attıkların, yaşarken öldüklerin… Hepsi bir imtihan. Ama yine de direnir insan. Çünkü bilir ki, sabır acıdır ama sonu her zaman huzurdur.
Her şeyin bir zamanı var. Kalbini kıranlar, seni yok sayanlar, hayallerini yıkanlar… Gün gelir, yaptıklarının ağırlığını taşımak zorunda kalırlar. Ve sen, içindeki yaralarla bile dimdik ayakta kalırsın. İşte o zaman anlarsın: Sabreden gerçekten kazanır. Çünkü sabır, seni tüketmez… Seni güçlendirir.
Dayandım. Sustukça içimde bir şeyler büyüdü, kırıldım ama toparlandım, yutkunarak geçiştirdim her şeyi. Ama artık olmuyor. Artık içimde ne susacak güç kaldı ne de görmezden gelecek hâl…
Sabrımın sonundayım. Anlayış gösterdiğim her şey bana yük oldu, görmezden geldiğim her şey içimde birikti. Bekledim… Belki değişirler, belki anlarlar, belki düzelirler dedim. Ama değişen hiçbir şey olmadı, değişen sadece benim tükenen sabrım oldu.
Bana "Güçlü ol" dediler, "Sabret" dediler. Oysa kimse sormadı, "Daha ne kadar dayanabilirsin?" diye. Herkes benden alırken, kimse bana "Sen iyi misin?" demedi. Ve işte şimdi buradayım… Son noktadayım.
Bir zamanlar sadece bakarak anlaşırdık.
Şimdi konuşsak bile duyamıyoruz birbirimizi.
Kelime çok ama anlam yok.
Cümle çok ama samimiyet eksik.
Herkes biraz kırgın,
Hayat bize hep eksik olanı gösterir. Hep daha fazlasını isteriz, ulaşamadığımız şeylerin peşinden koşarız. Ama asıl acı, elimizden kayıp gidenlerde saklıdır. Sahip olmadığın şeylere değil, sahip olup da kaybettiklerine üzül. Çünkü onların yeri doldurulamaz.
Bir zamanlar sana ait olan bir dostluk, bir sevgi, bir umut… Hepsi bir şekilde seninleydi. Onların sıcaklığını hissettin, sana kattığı mutluluğu yaşadın. Ve şimdi, yoklukları kalbinde bir iz bırakıyor. Çünkü kaybetmek, sahip olmanın ağırlığını hissettirir.
Ulaşamadıkların hayal kırıklığı yaratabilir, ama kaybettiklerin yüreğine dokunur. Çünkü o eksiklik, hatıralarında yaşamaya devam eder. Bazen bir ses, bir an, bir koku seni geçmişe götürür ve bir zamanlar sana ait olanı özlersin.
Sana en çok ben kırıldım. Öyle ağır ki bu kırgınlık, cümlelerle anlatmaya yetmez. İçimde, en derinde yankılanan bir boşluk bu… İçinden çıkılmayan, ışığa uzak bir derinlik. Belki de başka bir şeye değil, sadece sana sitemim. Çünkü ne kadar istesem de, bir türlü toparlanamıyorum.
Bazen insan, sevdiği yerden yaralanırmış. Söylerken anlam veremediğim bu söz, şimdi aklımın duvarlarına çarpıp duruyor. En çok inandığım, en çok güvendiğim yerden yara aldım. Hani bir güvercinin kanadı kırıldığında uçmak imkânsız gelir ya… İşte öyle bir şey. Seni düşünmek bile ağır artık.
Bir şey söylemek isterdim belki, öfkemi ya da acımı haykırmak... Ama sessizliğim bile tükenmiş. Sadece bir bakış, bir iç çekiş kaldı geriye. İnsan birine dair tüm umutlarını yitirdiğinde nasıl yeniden inşa eder kendini bilmiyorum. Sana duyduğum kırgınlık, kendi içimde bile kaybolmuş bir yol oldu.
Sen çok değerlisin. Belki bazen bunu unutuyorsun, kendini herkesin gölgesinde, sıradan bir yolcu gibi hissediyorsun. Ama bil ki, kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, senin içindeki değer, hiçbir şeyle ölçülemez. Dünyaya kattığın güzellik, kimsenin göremediği, ama en çok da senin içinde saklı olan o ışıkla var.
Hayat bazen seni sınayacak, yolunu kaybettirecek. Kendine olan inancını sarsan anlar olacak. Ama unutmaman gereken bir şey var: Sen, başlı başına bir değersin. Eksik olduğunu düşündüğün her yanın, seni eşsiz yapan detaylar. Kimseye benzemediğin için, kendi yolunu bulman gerektiği için özelsin.
Kendine haksızlık etme. Hayatın senden ne götürdüğüne değil, seni nasıl büyüttüğüne bak. Sen çok değerlisin; tüm yaraların, tüm zaferlerinle, olduğun gibi. Dünyaya kattığın güzellikler, belki şimdi fark edilmiyor, ama sen bu yolda var oldukça, kendi değerini bulacaksın.
Ben herkese kalbimi açtım, ama her defasında bir parçasını bıraktım orada. En çok da sana... Güvendim, sevdim, inandım. Ama sonunda yalnızca kırıldım. Şimdi herkese kırgınım, ama en çok sana. Çünkü sen, bu kırgınlıkların arasında en çok sevdiğimdin.
Herkes bir şekilde incitti beni. Kimisi sözleriyle, kimisi sessizliğiyle. Ama sen, benim için başka bir yarasın. Sana olan güvenim o kadar büyüktü ki, bir gün bu kadar derin bir acıyla karşılaşacağımı düşünemezdim. Ama kırgınlıklar daima en güvendiğin yerden gelir, değil mi?
Sen dahil herkese kırgınım. Çünkü elimden gelen her şeyi yaptım, ama kimse bunu görmedi. Herkes kendi yoluna bakarken, ben hep onların yanında kalmayı seçtim. Şimdi dönüp arkama bakıyorum kimse yok. Sadece sessizlik ve yalnızlık.
Senden nefret etmek isterdim. Çünkü nefret, sevginin yükünü hafifletirdi belki. Seni hatırladığım her an kalbimde bir sızı yerine, sert bir duvar olurdu. Ama olmuyor. Seni unutmak bu kadar zorken, nefret etmek mümkün değil.
O kadar kırdın ki beni, seni sevmeye devam etmek bir ceza gibi. Ama nefret? O da ayrı bir yük. Çünkü ne kadar kızsam da içimdeki sevgi her defasında galip geliyor. Seni sevmemem gerektiğini biliyorum, ama yine de sevginin izleri silinmiyor.
Senden nefret etmek isterdim. Adını duyduğumda bir an bile düşünmeden geçmek... Ama sen, hem en güzel anılarımın hem de en büyük acılarımın sebebisin. Seni sevmek nasıl yorduysa, senden nefret etmeye çalışmak da aynı şekilde yoruyor.
Senden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Kendime bile yabancılaştım. İçimde taşıdığım o ışık, o sıcaklık, yavaş yavaş söndü. Çünkü sen gidince, sadece seni kaybetmedim; sana dair tüm hayallerimi, umutlarımı da yitirdim.
Her şey ağırlaştı. Sabahlar zor oldu, geceler ise daha karanlık. Hangi şehre gitsem, hangi kalabalığın içinde kaybolsam, yine de bir yanım hep yalnız kaldı. Çünkü senden sonra hiçbir yer gerçekten "ev" gibi gelmedi.
Belki de en acısı, alışmak oldu. Senden sonra eksik bir hayatı kabullenmeyi, yarım kalmış bir hikâyeye devam etmeyi öğrenmek zorunda kaldım. Ve öğrendim: İnsan eksik de olsa yaşamaya devam edebiliyor, ama tam anlamıyla iyileşemiyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!