''Dara çekerken hüzün mutluluk hallacını
Tarih kim bilir nerede kaybetmiştir tacını.''
Nurullah Genç
Baklavayı seversiniz de, harf olarak kelime olarak ona benzerliği olan bir de bakla vardır... Zaman zaman dilin altından çıkar bu bakla, zaman zaman da zorlamak lazım çıkması için. Ne iştir bu dil altında ki bakla? Çok mu sever acaba baklayı yiyen de hemen dilinin altına atar, biraz da orada geviş getirir gibi çiğner çiğner durur...
Bazen karşınızda ki kişi lafı evirir de çevirir, bir türlü sadede gelmez, gelmek istemez. O bakla bir türlü ağzından, dilinin altından çıkmak bilmez. İşte o zaman dışarıdan müdahale gerekir... Önemli Bakla Profesörlerinden Halis Muhlis Baklagillerin iki ciltlik o muhteşem eseri ''Bakla Yeme ve Pişirme, Dil Altından Sorunsuz Çıkartma Tekniklerinin Sosyoekonomik olarak irdelenmesi ve incelenmesi.'' adlı kitabında bu konuya şöyle değinilmektedir... ''Şayet ağızdan bir türlü bakla çıkmıyor ya da çıkmak istemiyorsa, ağzında bakla olan vatandaş önce gıdıklanır, baktınız olmadı, sonra okkalı bir tokat vurulmaz, vuruluyormuş gibi yapılır, yine de ağzında ki bakla çıkmamakta ısrar ederse, bu seferde baklaya yalvarılır, canım bakla cicim bakla hadi çık şu biraderimin ağzından diye dil dökülür.'' Böyleyken böyledir durumlar...
Kimi zamanlarda ağızda ki dilin altında ki baklalar birden fazla da olabilirler, işte o zaman her baklaya ayrı ayrı müdahale etmek gerekir. Müdahale ederken de hiç acele etmemek ve sabır ile baklaların zayıf anını kollamak lazım gelir...
Kızdığım zaman, hele de trafikte sinirleniyor isem, diğer şoför arkadaşlara hıyar, dingil, çüş, öküz, ayı gibi kelimeleri salıyorum gidiyor. Bunların içinde yine de en çok tercih ettiğim ''Dingil'' kelimesi ki cümle içinde, imla kurallarına uyularak çeşitli şekillerde kullanılıyor. ''Ulan dingil önüne baksana.'' ya da ''Dingil doğru kullansana arabayı, manavdan mı aldın ehliyeti dingil '' veya başka bir ifade ''Sen bu dingillik ile dingiller arasında ki yarışmalarda altın madalya bile alırsın.'' Kim bilir belki onlarda bana değişik kelime ve cümle grupları ile iltifat ediyorlardır...
Sadece trafikte mi arıyorsunuz dingilleri. Bunlara her ortamda her mekân da zaman zaman rastlayabilirsiniz. Hastanede sıra beklerken önünüze geçmeye çalışanlar, ya da doktorları, hastama iyi bakmadı diye dövmeye öldürmeye kalkanlar. Otobüs duraklarında sizi ittirip kaktıranlar. Yayalara yeşil ışık yanarken arabalarını özellik ile onların üstüne üstüne sürenler...
Eski yeni bir sürü araba
kimisi ruhunu teslim etmiş
kimisi etmek üzere daracık sokaklarda
ruhsuz duygusuz demir yığınları
siz anlamazsınız ağaçlar, çiçekler, kuşlar kadar
şiirden edebiyattan
Dışarıda bir yağmur bir yağmur
nefes aldırmıyor...
Elimde ufacık bir ekmek kırıntısı
Ya arkadaşım, anladık, anladık diyet yapıyorsunuz, beyaz ekmek yemiyorsunuz, kalorili şeylerden uzaksınız. Üç beyazdan çevik kuvvet polisinden kaçar gibi kaçıyorsunuz... Makarna, pilav hak getire... Ama yinede kilo milo veremiyorsunuz... Hadi anladık, kilo veremiyorsunuz da, miloyu niye veremiyorsunuz, onu anlamadık...
Arkadaşınız diyetisyene gitmiş, siz de çok para diye gitmiyor muşsunuz, arkadaşıma hangi perhizi verdiyse ben de onu yaparım diyormuşsunuz, olur mu a şekerim, canım cicim olur mu hiç? Onun metabolizması farklı, sizinki faklı... Hiç onun diyeti sizin diyetinize uyar mı? Diyetisyenler bu kadar hıyar mı? Değil tabi ki de size de öyle gelmesin. Oh ne ala, şişman bir arkadaşınız diyetisyene gitsin, diyet programını alsın diğer beş tane şişman da aynı programı uygulayıp kilo vereceği zannına kapılsın. Çok safsınız billahi hem de vallahi...
Daha önce de çok yazdık, ne kadar yazsak da yine de aynı şeyler özellikle televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde aynen devam ediyor. Bir dizi, isimi ve cismi lazım değil, aynı an da yirmi kişi bir tarafta, yirmi kişi başka bir tarafta, birbirine silah çekiyorlar, hiç kimseler ölmüyor da, ölen aslında seyreden bizim cahil halkımız... Çocuklarımız ve onların ölmese bile zedelenen ruhları...
Çok eskiden yetmişli, seksenli yıllarda bir Amerikan yapımı Dallas dizisi vardı, bilenler bilir. Her türlü entrika, dalavere dönerdi orada... İnanın şimdilerde bizim dizilerde gösterilen entrikaların yanında onlar solda sıfır kalıyor, pek masumlarmış gibi geliyor...
Saçma sapan ama yine de çok satan bir gazete, ismini yazmaya gerek yok birçoklarınız biliyor zaten, burada reklamı olmasın. Koca koca, bacak, meme, kadın resmi paylaşmış, altta da küçücük bir haber, iki askerimiz şehit olmuş. Buna ben sadece yazıklar olsun ve tüh sizin insanlığınıza derim, başka da bir şey demem...
Serhat illerimizden güzelim Kars çok otantik ve güzel bir şehir. Yıllar yılı Rus işgalinden kalmış ve Kurtuluş Savaşı sonrası tekrar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine dahil olmuş güzel yurdumun güzel bir parçası. Iğdır ve Ardahan ilçeleri de daha sonra Kars İlinden ayrılarak il oldular...
Bu günlerde Doğu Ekspresi ile Karsa gitmek pek bir moda, pek revaçta... Hele hele yazın bilet bulmak dahada imkansız... Gidenler anlatıyor aşağı yukarı yirmidört saat sürüyormuş yolculuk... Kişi başına yaklaşık 1220-2200 TL arasında değişiyor... Rehberlik hizmetleri de buna dahil tabi ki... Şahsi olarak bilet bulmak çok zor. Bu nedenle de illaki gidip bir tur şirketine başvuruyorsunuz...
Şahsi olarak bilet bulamamanın en büyük nedeni tur şirketlerinin çok önceden biletleri ihale ile kapatması... ''Bilet ücretleri yolculuk edeceğiniz kompartımana göre değişiyor. Şu an için bilet fiyatları şu şekilde; pulman 47 TL, örtülü kuşetli için 63,50 TL, yataklı için 117 TL (2018 itibariyle). Ancak genç, 60 yaş üstü, öğretmen gibi indirimler mevcut. Hepsine de %20 indirim uygulanıyor. 65 yaş üstü ve çocuk yolcular ise %50 oranında indirimden yararlanabiliyorlar.''
’’Doktor kardeşlerimizin Tıp Bayramı kutlu olsun.’’
Gece gündüz demeden
insana insanlığa hizmet için çalışırım
Dolares Yenge bu duş almadan duramaz. Ama onun duş alması çok ilginçtir sizin benim duş almamıza pek benzemez... Elidor ve blendaks şampuan hele de Hacı Şakir Sabununu, Komili Banyo Sabununu kesinlikle kullanmaz bu Dolares sürtüğü ...
Dolares Yenge kan ve gözyaşı ile duş alır... Onun sabunu şampuanı yerine geçen, kan ve gözyaşıdır... Nerede ağlayan bir Afrikalı ana ve çocuk varsa, nerede Orta Doğu da şehit edilen bir Müslüman varsa, nerede ülkelerin anası ağlıyorsa, hemen gider toplar onların göz yaşlarını, kanlarını adamları vasıtası ile biriktirir biriktirir sonrada banyoya girer ve üstüne boca eder...
Dolares Manyağı sabundan ve şampuandan hiç haz etmez. Haz etmediği gibi adamlarına da sabun ve şampuan kullandırmaz. Adamları da yakınları da Sam Amca, Salamon Birader onlarda sabun ve şampuan ile değil kan ve gözyaşı ile duş alırlar... Onlar duş aldıkça şişer şişer büyürler, Orta Doğu'da ki mazlum milletler de bir deri bir kemiğe bürünürler...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!