Bir asrı devirdi Olimpiyatlar... 2 Altın, 2 Gümüş ve 9 Bronz madalya ile kapattık olimpiyat serüvenimizi bu seferliğine... Rekor kırmışız madalya sırlamasında kendi kendimizin rekorunu yerle bir etmişiz. Yerle bir etmişiz derken, bir madalya fark ile işte anlayın...
Mete Gazoz ilk defa atıcılıkta yurdumuza altın madalyayı getirdi. Boksta da aynı adı taşıyan iki kızımız, bir altın ve bir gümüş madalya kazandılar. Başa oynayan büyük devletler Amerika gibi, Rusya gibi, Çin gibi, Almanya gibi ülkeler zaten ilk on sırayı kimselere bırakmıyorlar. Bizlerde aldığımız her madalyada ’’Tarih Yazdık.’’ cümlesini kendimize sığınak yapıp gazetelerde müthiş manşetler atıyoruz.
Voleybolda Amerika’ya ve Kore’ye kaybederek altıncı olduk. Kızlar ağlamışlar madalya alamadıkları için, gülecek halleri yoktu herhalde. Yenildik ama ezilmedik, muhabbetleri her zaman dağarcığımızda zaten. Yenseydik de bir sefer, ezilseydik, olmuyor işte bir türlü...
Komiser Şekspirin meşhur oyununda vardı hani Kadir İnanır Tubi or nat Tubi diyordu... Yok yok karıştırdım Sekspir ile Kadir İnanır’ı yarıştırdım, hem de hiç gereği lüzumu ve dahi mecburiyeti hatta zorunluluğu yokken... Bir daha ki cümlelerde özne yüklem ve tümleç ile boğuşmamak lazım...
Esastan ve de essahtan Tubi or nat tubi diyen Şekspir’in gardaşı Hamlet bey... Olmak tamamda olmamak nedir yahu? Oldunuz diyelim bir şekilde, olmamak oysa ki bizim elimizde olan bir şey değil. Rahman ve Rahim olan Allah ’’Bir şeyin olmasını dilerse ona ol der ve olur.’’ diyor bir ayetinde... Demek ki olmakta olmamakta bizim elimizde olmayan şeyler...
Meyveler dalında olduğu zaman güzeldir de insan sanki farklı mı? O da olduğu zaman olgunlaştığı zaman yüreğini sevgiye dostluğa açtığı zaman güzel... Kin ve nefret duygularını törpüleyemeyen insanlar diğer insanları ziyadesiyle rahatsız edecektir...
Sosyal Medya’da olsun ya da başka başka basın yayın organlarında illaki görmüşsünüzdür zaman zaman. Ölmeden önce görmeniz gereken 100 yer... Doksan beş ya da yüz beş değil illaki yüz yer olacak. Memlekette daha kendi köyünden ya da kendi kasabasından çıkmamış insanlar varken bu ne ayak, ne muhabbet...
Hiç kimse sormuyor sana, cebinden paran var mı, bu yerleri görmek için zamanın var mı? Daha memleketini gezememiş, görememişsin adam, sana Taç Mahalı görmeye gezmeye git diyor. Çin Seddini git gör diyor... Bir emekli maaşı ile oralara nasıl gidilecekse, kimse de bunu söylemiyor...
Kriter de illaki yüz, seksen beş yer görsen, adamlar kabul etmeyecekler. ’Vallahi billahi olmaz ağabey şunu ne yap ne et yüze tamamla ama, darılırız bak yüzüne bile bakmayız senin sonra.’ Turizm elbetteki hem güzel, hem de sosyal, insanları kaynaştıran bir etkinlik, ancak tuzunuzun da biraz kuru olması lazım, hem memleketinizi hem de dünyayı gezerken. Ha, turlar var, var olmaya da onları da iyi takip etmeniz lazım...
gemiler yüzdürürüm göz yaşlarımda
Suriyeli bir çocuk boğulurken
öper yanaklarından deniz
bilirim olmaz haberiniz...
’’Savaşta ölen bütün masum çocuklara.’’
Ölü çocuklar üşümez
merak etmeyin
Kendin ile hesaplaşmalarından
geçer not aldığın zaman
kendine asla torpil yapmadan
gideceğin sonsuz diyarlarda da
yüzün gülecektir mutlaka
ve bakacaklar ki hayatına
''Bir mücahidi güldürmek istiyorsanız O'nu ölümle korkutunuz.'' Şamil Basayev
Evet, evet korkun ölümden, Budistler, Ateistler, Deistler, Irkçı bir dine sahip olanlar, Tanrıyı teslis ile üçleyenler, siz korkun ölümden. Biz Müslümanlar Allah'ın emri olduğunu hiç akıldan çıkartmayacağız. Emir demiri keser deyip akıbetimizi bekleyeceğiz.
Vatanları için savaşan bütün Müslümanlar, her zaman olduğu gibi, ölüm korkusunu biz çoook yıllar önce yendik. Savaşırken da aklımıza bile gelmez, gavurların askerleri gibi... Biliriz ki vatanları için ölenler şehittir ve yine biliriz ki şehitler mahşer günü seyitler ile peygamberler ile yan yanadırlar... Büyük bir ödüldür bu Müslümanlara...
4 Nisan 1953 günü İtalya'da ki Nato tatbikatından dönerken Çanakkale'de Nara Burnu açıklarında İsveç Bandıralı Naboland adlı kuruyük gemisi ile çarpışıp batan ve 81 Türk Denizcisine mezar olan geminin adıdır Dumlupınar... Dumlupınar bir zaferdir savaşta, kanla, kahramanlıkla yazılan, ancak hüzünde salar yüreğimize, şehitlerimiz, 81 asil denizcimiz vardır içinde...
Çanakkale hep zaferler ile anılmıştır o tarihe 4 Nisan 1953'e kadar. Dumlupınar Denizaltısında ki kahraman denizcilerimiz başlarına böyle bir şeyin gelebileceğini, diri diri mezara girebileceklerini de akıllarından geçirmemişlerdi belki de... Kader onların seksenbirini aynı denizaltı da denizin seksen metre altında kıyamete kadar buluşturdu, şehitlik nasip etti onlara...
’Ölüm çok kolay be oğlum
hem de çok kolay’’ derdi
benim kadim dostum Mehmet Ali Amca...
''Ölüme dikkatini yitirmiş bir uygarlık içindeyiz. Ölümün yeter bir vaiz olduğunu unutmuş bir uygarlık.''
Sezai Karakoç
Uygarlığımız bin yıllardan beri gelişiyor, gelişirken de hayatını kolaylaştıracak bir takım aletler icat ediyor. Her ne kadar teknolojiyi kullanıp, aletler icat etse de, kendi ırkını yok edecek silahlarda icat etmekten geri kalmıyor insanoğlu... Ta Habil Kabil olayından başlayan birbirini öldürme, yok etme işlemi, şu ihtiyar dünyamızda azalmadan, bilakis çoğalarak devam ediyor. Duracağı da yok gibi görünüyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!