Dünyanın en büyük gerçeklerinden biri ölüm. Yüce Allah'ın da adaletinin tecelli ettiği en güzel alanlardan birisi kanımca. Yüz yıl da yaşasan bin yıl da sonun da onun buyurduğu üzere ''Bütün nefisler ölümü tadacaktır, sonra bize döndürüleceksiniz.'' Ankebut/57 ayetinin neticesinde, canımızı o mübarek meleğe yani Azrail as.'a teslim edeceğiz.
Hepinizin bildiği gibi dünyanın çeşitli coğrafyalarında her dakika her saat kan ve gözyaşı dökülüyor. Tabi ki Yüce Rabbim ve melekler olup bitenlerin hepsini saniyesi saniyesine kayıt altına alıyor. Orta Doğu asırlardan beri kaynayan kazan zaten. Orada epeydir sükunet ve barış olmadığı bilinen bir gerçek. Başta petrol olmak üzere diğer doğal zenginlikleri ile de emperyalizmin baş hedefi konumunda. ABD'nin güdümünde ki İsrail ve diğer Arap ülkeleri her an birbirlerini boğazlamak için fırsat kolluyorlar. Yerle bir olmuş ve sadece adı olan bir Filistin Devleti, yanı başında İsrail ve Hamas gibi, Hizbullah gibi, bilumum küçük ve orta çaplı oluşumlar. Kimisinin terör örgütü dediği, kimisinin de bağımsızlık savaşçısı olarak adlandırdığı marjinal gruplar. Bu coğrafyada çocuklar, bebekler de dahil çoğu kimse eceli ile ölmeye hasret artık. Ya bir şarapnel parçası ile, ya kimyasal bir silah ile ya da uçaktan atılan bir füze ile ruhunu Rahman'a teslim ediyor...
Biz eskiden yokluk yoksulluk kokan mahallelerimizde
arabalarımızın evlerimizin kapısını kilitlemezdik
yüreğimizin kapılarını da kilitlemediğimiz gibi
selamın aleyküm ya da merhaba dendi mi
coşkuyla girilirdi evlerimize de yüreğimize de...
Kapımı çalabilirsin bir gece yarısı,
Dostumsan eğer...
Saat 0.3'müş,ya da 0.5'miş hiç fark etmez.
Dertlerine içmesek de,
Paylaşabiliriz özgürce,alabildiğine...
Biliyorum ki bir çoğunuz, bir çoğumuz bu seyyar satıcılar ile yaşananlardan ziyadesi ile rahatsız bir durumdayız. Böyle durumda ki arkadaşlara bir nebze de olsa yardımcı olmak amacıyla düşüncelerimi paylaşayım istedim okurlar ile... Örneklemelerde yaparak girelim konuya...
Tak tak tak ve tak kapı vurulur...
İçeriden ''Ev de yokuz.'' diye bir cümle kurdunuz mu işiniz zor, sakın yapmayın bunu, açın kapıyı sakince...
Her çocuk geleceği satın almıştır
hem de beş kuruş ödemeden
sadece ve sadece
yanağındaki gamzeleri ve gülücükleri ile
belki bilmeden belki de bile bile...
Hiç rüyalarıma gelmedin baba,
Yol çok mu uzun?
Oradan buraya, çok mu dikenli, çetrefilli,
Ya da rahatın yerinde, ondan gelmiyorsun besbelli...
Bir kere seni görmek ne güzel olurdu oysa,
Tarihin kara sayfalarından biri bu gün.
Acı,çok acı, Hocalı katliamı...
Sizler vurulup bir bir düştünüz kara topraklara,
Hesap verecekler mutlaka,
Soracak rabbim o gün orada bulunan kullara,
Mübarek Recep ayını bitirdik, Şaban ayının da sonları yaklaşıyor, üç ayların sultanı Ramazan Ayına çok az kaldı. Daha ilk günden uhrevi bir hava yerleşiyor tüm memlekete ve İslam Alemine ya da en azından ben öyle gözlemliyorum, başkasına nasıl gelir bilemem... Şimdi beylik laflar ile size orucunuzu tutun, namazını kılın, zekatınızı verin diye nasihat etmeyeceğim, bunların bilincinde olan insanlar zaten yapıyor, yapmayanlarda umulur ki Allah'ın hidayet etmesi ile bir şekilde ibadetlerin bir ucundan tutarlar. ''Rahmetim gazabımı kat kat geçmiştir.'' diyen bir yüce yaratıcının Cenabı Allah'ın huzurundayız hepimiz...
Ne büyük mutluluk bizler için hem Müslüman hem de Türk olarak doğmuşuz. Bizlerden başka başka ülkelerde de sayısız Müslüman da Ramazanı karşılamaya hazırlanıyor. Savaşlar içinde olan, fakirlik ve açlık ile boğuşan bir dolu İslam Ülkesi var. Bizler burada rahat yataklarımızda uyurken, yatıp kalkarken o dindaşlarımız ağır bir imtihandan geçiyorlar, tabi aynı zamanda bizler de onlar ilgilenip ilgilenmemek konusunda imtihandan geçiyoruz. Allah yardım etsin bizlere de onlara da... Onlar sabırla, biz de yaptığımız ve yapacağımız iyilikler ile bu sınavları alnımızın akıyla verelim...
Sıradan bir günde, kalabalık bir caddede, öğle sıcağında sallana sallana yürüyordum. Karşıdan gayet laubali bir şekilde iki genç kız, ellerinde de sigara tüttüre tüttüre bana doğu geliyorlardı... Ha bir de pantolonları yırtılmış, aslında yırtılmamış da modaymış sonradan öğrendiğime göre. Bir kızdım bir sinirlendim, onların o halini görünce, küfürde ettim. Ama içimden yüzlerine karşı... Ne yapayım elimden başka bir şey gelmiyordu o anda...
Daha değişik sıradan sayılan başka bir günde, evimin olduğu yerden minibüse binmiştim. Konuşma aksanı da bozuk bir adam, cep telefonu ile bağıra çağıra konuşuyordu. Ben de dahil arabada ki herkes rahatsız olmuştu. Cinlerim tepeme çıktı, sinirlendim, yüzüm gerildi, dişlerimi birbirine kenetlemeye başladım. Bir elim ile öbür elimi ovuşturur oldum. Sonra ''Hay ben senin yedi sülaleni diye sayacaktım ki, boş veeer Ahmet dedim dalaşma bu kıro ile neme lazım itin teki gibi.'' bastım kalayı yine içimden yüzüne karşı...
Başından girip,
Sonundan çıkarlar.
Benim şiirlerime giren insanlar...
Bazıları hain olarak girer.
Bazıları zalim olarak girer.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!