Gecenin yırtıldığı yerden
hüzün yıldızı düşer
Uykunun kesilir düş damarları
Gönlüme dağların ıssızı düşer
Ben giderim bir tel kopar kemandan
dağılır sazendeler
Çakallar Ulutan Çılgın Issızlık
yorgun bir ırgat gibi gün çömeldi dağlara
bulvarlar acıdı
elinde poyraz bir hançer
çakalları ulutan yalnızlık kaldı bozkırda
DELİ KUŞUN KANADI
uzak zamanlarda ayrıldığımız yollar
gün soldu gülüş soldu
kalbimin kırıklarında kaldı öylece
hani son bakışların var ya
BİLMEM Mİ ERGUVANIM
biliyorum hep çocuk kalacak kalbin senin
ne zaman yağmur yağsa erguvan dallarına
sevinç bir uçurtma gibi yükselecek göklerinde
saçlarına dokunan deniz kokulu rüzgar
Daha ne duruyorsun gün ilerliyor yana yana
Karınca kendi macerasında bir an bile durmuyor
Ağaç suskunluğunun içinde dinlenmiyor hiç
daha ne duruyorsun bir yıldırım kahkahası,bir fırtına çığlığı kadar zaman içinde
ne duruyorsun bu rüzgar birden bire susacak
Kamışlar şarkılarını bırakacaklar o susuşla, bulutlar kalakalacak
Aşkın Katili
Aşk ve iktidar…Aşkın iktidarı…İktidar aşkı…İktidarda olanların ve olmayanların aşkı…Kölenin aşkı,efendinin aşkı…Güçlünün aşkı ve güçsüzün aşkı…Dindarın aşkı,dinsizin aşkı…Güzelin aşkı ve çirkinin aşkı…
Kuşkusuz,yaşadığımız dünyadan,zamandan,koşullardan,kişiliğimizden soyutlanamayacak bir duygudur o.Kuşkusuz zalimi mazluma,şeytanı meleğe,efendiyi köleye,köleyi efendiye çevirmiştir.Dindarı dinden çıkartmış,dinsizi imana getirmiştir.Kuşkusuz çirkini güzeller güzeli kılmış,korkağı dağlara çıkartıp şaki yapabilmiştir.İnsanoğlunun hala keşfetmeye çalıştığı sonsuz okyanustan başkası değildir.Bin yıl önce kangallar ve papatyalar nasıl açardı,arılar ve kelebekler nasıl konardı,göçerdi onların çiçeklerine; ki şimdi zamana uygun bir davranış değişikliği yapmadan aynı tutkuyla,aynı işlevlerini yapmaktadırlar.Aşk da bin yıl önce nasılsa aynıdır hep.Değişen insan,giderek insanlıktan çıkan insan,büyük bir tutku ve acıyla aşkın en saf,en aşk halini yaşamaya çabalamaktadır.Ne boşuna bir çaba; makineler aşkı nasıl bilebilir.Yaşama biçimi,davranışları,neyi seveceği,neye “güzel “ diyeceği başkaları tarafından belirlenen, aslında kendine yabancılaşmış insan nasıl sevebilir.Oysa aşk olmak için,kendi olmak gerekmez mi.Kendi olmadan aşk mı olur.Başka tutkuları için yaşamını araç yapanlar ne boşuna bir arayıştadır aşk yolunda.Akşama kadar kendisine televizyon ve her türden iletişim aracının sunduğu illüzyonları tutkuyla kovalayanlar, aşkı nasıl yakalayabilir.Yaşamını para kazanmak için,erk kazanmak için,egemenlik ve makam kazanmak için araç yapanlar; gece gündüz paraya,iktidar hırsına,makam sevdasına secde edenler için yaşam bir araçtan başka ne olabilir.Aşk nasıl geçsin onların dünyasından.Kendi istençleri ve istekleri,kendi canları,malları,makam ve mevkileri,kendi süslü yaşamları,kendi egemenlikleri,kibirleri,güzellikleri,yakışıklılıkları,”kendileri “ olanlar,”kendi” dışlarına çıkmayanlar,”ben” diyenler,benciller,istedikleri ahkamı kessinler ama aşka yolları düşemez onların.Kendinden dışarı çıkmayan,aşkın kapısına uğrayamaz.
Kapitalizmin tekelci aşamasında,emperyalizmin dünya kültürleri üzerinde soykıran bir karanlıkla dolaştığı zamanımızda,en büyük saldırı insanın tam da kendisine olmaktadır.İnsan ne kadar insan şimdi.Bundan önceki tüm zamanlarda da insanın başındaki egemen olanlar,onu köle yaptılar,kul yaptılar ama hiçbir zaman bir makine parçasına,bir cıvataya bobine dönüştüremediler.Zamanımızda ise birey bir makine parçasına dönüştürülmektedir.Dişliler,çarklar asla sevemez.Tekelci dönemde insan aklı tek boyutlu değil boyutsuz hale getirilir ve seçmeci yanı yok edilir,seçim yapamaz.Aşk bir seçmedir ve bir görmedir.
İnce sızılar halinde
Taa içimden usul usul bir sancı akıp gider
Kanlı yapraklar gibi hışımla geçti günler
Dün müydün sen...
Yoksa çok öncelerden bir gülüş müydün?
Şimdi hangi mevsimi kulaçlar dünya
...................
Yanarım,
Alınmıştır ağzım dilim elimden
geçti bu gün de geçti
an vardı koynunda sonsuz taşıyan
su dağları yıktı dönmez bir daha
geçti bu gün de geçti şimdi yurdumuz gece
gerek kalmadı gayrı giden aşka eyvaha
bana işte öyle bakışın var ya
gözlerinin gözlerimde
yaralı ceylan çırpındığı
kanlı salgılar içinde
yaşamın rahminden fışkıran
Degerli ögretmenim. Yıllar oncesinden Selma Yigitalpten ogrencinizm.Ellerinizden operim.
Bütün şiirleri yüreğinden yakalar insanın, ruhun aynası gibidir. Çok değerli, koca yürekli şair.
Söylenecek ne var ki..Okuyun ve kendi kendinize itiraf edin ustalardan biri olduğunu...