Kurşun yarası yakmaz içimi
Aşkının canımı yaktığı kadar
Sık Sık çekinme! Sızlat tenimi
Sık sık gel hatırlat kendini
Seçim senin
Açtım ellerimi sonsuz semaya
Görünmez nurun ile doldu şimdi
Ta yüreğimden yalvardım Mevlaya
Üstümde ki gam-ı keder uçtu gitti
İçine sığamadığım şu dünyada
Yanı başımda, frezya çiçeğim
Ve bacak bacak üstüne atmış ecelim
Bulutlar kapattı ağzımı, kesiyor nefesimi
Karanlık sokağın köpekleri bırakmıyor peşimi
Sessizliğin mahmurluğu içine çeker ruhumu
Sensizliğin alaca karanlığında kaybolurum
Issız harabelerden farkı kalmaz bedenimin
Yolcusuz istasyonlara benzerim sevgilim
Zamanın nedensizliğinde kör olur, dururum
Yollar uzar, ucu bucağı göremez olurum
Her yıl on iki kapıdır
On bir ayın kapısı kapanır
Yaşanmışlık hatırlansın diye
Son kapı ARALIK bırakılır
Ben, senin gözlerinden dünya sahnesini doyasıya izlemek isterdim de,
Sen gözlerinde sahnelenen oyunun son perdesini çoktan indirmişsin.
Boğazıma düğümlenince aşkın hıçkırığı
En nadide sözlerle anlatayım ayrılığı
Geceler, karadan karaydı, ay donuk
Titredi, sığınacak yer aradı soğuk
Bir demet papatya gönderdim sana yaprakları kopuk
Seviyormuyum, sevmiyormuyum sen karar ver artık
Bir demet papatyaya yüreğinden sevdamı koydum
Yüreğinin üstüne mi, vazoya mı koyduğunu soruyorum
Söz söylemek yakışmaz dile sen var iken
Göz ruha can verir,sevgiliye bakar iken
Kainat susar,kulaklar billur sesi duyar iken
Aşkı ömre ömür katar, sevgisini söyler iken
Endamı zamanı durdurur, gören berduş olur
Üzüm mey olur, mey aşkından sarhoş olur
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!