seninde ellerin zincirlendi
kafkas dağları gururlu
kartalların parçaladıkları ciğerlerindi
her yenileyişinde bedenini baban
promete...
hiç değilse benim kadar dayan
gençliğimi verdim ellerine zamanın
seninse çağ içre aktı kanın
yığıladursun kaygılar
buruk kaldı hala bir yanın
söyledikleri çıktı şamanın
elden ne gelir
dışarda pişmanlık,
odanda yaprak kımıldamaz.
hayatın bir kağıt,
sabitlenmiş kelimelerin oynamaz.
yazılmış bir yazıdır alnına:
hangi kader güldürür?
bir umut seç
içinde sen olsun gizliden
bir renk seç
gözlerin olsun
tanınsın renginden
bir düş seç
ölü bir gencim ben
zamanı sırtlamışlar üstüme
bakıp ne güzel çocukmuş diyecekler
umuttan yapılmış büstüme
kan benim şarabım
annem babam kardeşim
öz dadaş diyarının
kumral yiğit belası
yalangız karlı dağların
karbeyaz şarkısı
canı can be öz,
ölüm andası
ötelenmek ileri kaymamdır
yaklaştıkça senden uzaklaşmamdır
öyle inanmamdır belkide
ben sana ötelendiğimde
geride felçlenmiş bir ben daha kalır
şehir efsaneleri
sodom gomorenin ağzından
kulaklara yayılan lafzından
rüzgarla koşar fitne
kervanlarda yük dolusu söz gelir
topal develer öne geçip
uzanıp özlemime yerli yerince
umut göklü gün izle
aklına ben gelince
kaç yıldız kayar gözle
mavi dolu gizemler dolunca yüreğine
sana bakışım lazım
resul ağlıyor...
yerde kum taneleri
gökte yıldızlar ağlıyor.
sürmeli gözlerinden nur damlıyor
daha düşmeden yere
melekler üşüşüyor.
iyişairsin vesselam şiirlerini şarkı sözü olarak satmayı düşünmezmisin