sonbaharda bir deli
sevmiştim seni
damarlarımda demirden atlar koşarken
aptal sarı hüzünler.
ey hayatımı sarartan kız,
delirtmiştin beni o günler.
sen uyurken
denizler kavuştu birbirine
yelkenlerine dolan hasretlerle
ne çok varlık vardı
sarıldılar sevdikleri herbirine
kimi rüzgarı kucakladı
kırık mevsimler döküldü üstümüze
renkler sıyrılıp gözlerimizden
ateş gibi sıçradı bugünümüze
umarsız bir sevgi
orosbuların ellerinde canlandı
ve yüzümüze vurdu gerçekleri
ney ondört asırdır çalıyor
gül ondört asırdır açıyor
ben ondört asırdır bekliyorum
ney, gül ve ben üç dost
üç vefakar dost vuslat bekleyen,
üç öksüz çocuk
iğne ucuyla deldim boşluğu
ince ince yokluk döküldü
hadde vardı saatimin yorgunluğu
akrebide yelkovanıda söküldü
zaman gergef oldu,
yokluk damlayınca üzerine.
bilki:ben artık söze tokum,
aşksız yaşamak dersen,
işte ona yokum.
saçlarını siyah diye sevmedim,
bilki,vurulduğum gözlerinin menevişi değil,
yüzün ay diye geceleyin izlemedim,
bir mucizedir annem
irem bahçelerinde ıtırlı kokulardan yaratılmış
mayasına kevser suyundan katılmış
yasak konmamış meyvelerine
havvaya nispet
ye demiş yaradan ne varsa yeni
ben yeşili sevdim
dağ havalarını sevdim
evimi çiçeklerle bezedim
yaşamayı babam habilden öğrendim
sevgi nedir iyi bilirim
yangın ardıydı gözleri
donuk bakışlarda kız
ayaz sonrasının kederiydi elleri
hüznü nasılda benziyordu
benim ilk gençliğime
öfkeden yüreği titrerdi
bir hülya gibi girdin yaşama
eskiye dair ne varsa attım adım sıra
kaybolan gözlerimi
bıraktım gözlerinde kaybolsun arasıra
yüksek doruklara baktım
gecelerce hep sana aktım
iyişairsin vesselam şiirlerini şarkı sözü olarak satmayı düşünmezmisin