Biz de 'cilbend' kelimesini kullanarak koroda kullanırdık kendisini.
Şöyle ki: Koronun okuyacağı eserlerin sadece sözlerinin yazılı olduğu kağıtlar cilbend'in boyutlarına getirilip, üzeri deri kaplı ensiz ve kalın bir kitap cildi olan cilbend'in içine yerleştirilir, koro konsere çıkar iken bu şekilde hazılarnmış olan cilbendleri eline alıp öyle çıkar, sözleri unutan oradan bakar.
Konser bitip de herkes dağılınca koronun cilbend sorumlusu bağırır: (C harfi acaip cilveli bir telaffuzla söyleniyo) Cilbendleeeeeeerrrrr! ! ! ! ! ! ! ! ! '
Öğrenci değişim programları oluyo katılacak oluyonuz, lazım.
İnsan öğrencileriyle iletişim kurmak durumunda oluyo, cep telefonuyla her dakka para harcamaması gerekiyo, lazım.
Bilumum kankalara ulaşabilmek içün onlarla koyu sohbetleri devam ettirebilmek içün şehir dışına gitmek gerekiyo, cebe harcanamayan para burda özellikle saklanıyo, ona da lazım..
E ben de insanım arada bir geyik atayım diyorum çat çut bişiler yapıyorum kafa dağıtıyorum, ona da lazım..
Hâsıl-ı kelâmın vesselâmııı... Demek ki neymiiiişş... Her eve lâzım. Arko!
'Göz göre göre' pek de sevimli bir ifade değildi, şimdiye kadar duyduklarım arasında.. Bu yüzden bana da pek sevimli şeyler hatıratmaz..
Mesela göz göre göre sınıfta kalırsın, yemeğin göz göre göre yanar, bina göz göre göre yıkılır.. Benim için en fecisi göz göre göre onu kendimden soğutmak olmuştu.. Hem de göz göre göre..
Bi de 'göz görmeyince gönül katlanırmış' derler bir ifademiz vardır.. Yalan.. Gönül katlanamaz, kudurur.. Oraya buraya çarpar başını, delirir, kendine de dünyaya da bir daha gelmek istemez..
Erkeğine FAHİŞ dişisine FAHİŞE denen hadise. 'Fuhşa sürükleyen' anlamını taşıyan bi kelime. Fuhuş ise ahlaksızca davranışlar anlamına gelir. Ahlaksızlık sadece bel altı konulardan mı oluşur?
Kendisine -biz tanışmadan önce- Tarz-ı Nevin deyu lakap takılmış olan hatun kişilik. Hemen açıklayıvereyim bir çırpıda, efendim 'Tarz-ı Nevin' Türk Mûsikîsi'nde az kullanılmış bir makamdır. Güzel makamdır.. Demem o demek ki lakâbı sevgili bacıma yakışmıştır.. Zekîcedir.
Kendisi pek hoş, pek zekî, aklı başında, kendine güveni yerinde, kaliteli insandır. Ben bilmem. Budur.
Yağmur yağmadan önce bâzı bünyeler maddi manevi depresyon yaşarlar.. Toprak can çekişir, yağ artık, mahvoldum, yandım ben, der.. Gökyüzü gözleri dolmuş, kıvranıyor, o güzelim mavi gözler, yanıyor yaştan.. 'Bir sebep, Allah'ım, gönder de yağdırayım! ' diye diye o sebep gelene kadar tutar kendini.. Bir yanda da başlar ağrır, bacaklar sırtlar ağrır, keyif hâk ile yeksândır, gövde başı taşıyamaz olmuştur, gözler açılmak bilmez o gün..
Sonunda ufacık bir sebep, bir fiske gelir bulur mavi gözlerin buğusunu, yalayıverir.. O an o dilber mavi gözler başlar ağlamaya.. Havada dayanılmaz bir ferahlama hali, etrafta gerçek bir huzur sesi, yağmur yağar.. Vücut, ağrılarından biçimliş kaftanı yavaş yavaş sıyırır teninden. Gerçek varlığının hali yansımaya başlar..
Dakikalarca süren ferahlık sesi yavaş yavaş kaybolur, sanki Hızır'dır yetişen, sanki güzel bir el tam zamanında yetişmiş, çekip almıştır cehennemden.. Gizli bir hayırda bulunmuş gibi sessizce çekilir sahneden...
İşte o an havada bir koku başlar.. Mavi gözlü dilber kadın ferahlamıştır, buğular gözlerinden kayıp inmiştir, keyifler yerine gemiş, göz gönül açılmıştır... Yeşiller giyinir, kahverengiler, kızıllar beyazlar takınır... Sıra parfümünü sürmeye gelir... Hep aynı markadır, 'yağmur kokusu'.. O kokuya doyum olmaz.. Ciğerine bir kere çeken, o kokuyu asla unutamaz, Bahar Hanım'ın güzeller güzeli kokusu insanı bir bütün sene cezbeder durur artık...
Îmânından ne kadar emin olamasa da bir kişi, (gerçi emin olmasına gerek yok, neye olduğu da farketmez, îman ettiğini bilmesi yeter) o sesi duyduğunda ruhu mutlaka yerinde kıpırdar.. Gerek iç ezici bi muhabbetle gerek korkuyla..
Düşünmeye başlayınca anlar.. 'mecbursun! ibadet edeceksin! ' değildir o. 'Hürsün, ister ibâdet edersin, ister etmezsin, fakat hatırla ki bu hayırlıdır, faydalıdır, iyidir' demektir.
Düşünürken bi farkeder ki insan, ezandaki ses 'Hz. Muhammed'in Allah'ın kulu olduğuna ŞAHİDİM' diyo...
Benim bünyemde 'sen' yerleştikten ve ben seni kaybettikten yahut senden uzağa düştükten sonra, kimi ve neyi görsem ondaki 'sen' izlerinden dolayı muhabbet duyarım..
'Seni sevdim, kimi sevdim ise, sevdim seveli
Seni gördüm, neyi gördüm ise, gördüm göreli
Seni görmek, seni sevmek için indim bu yere
Seni bildim bu gönülde 'ben'i bildim bileli..'
Belki de herşeyin aşırısını ifade ediyodur. Hiç şekersiz şeker olur mu? Ya da tuzsuz tuz? Hadi oldu diyelim, ne anlamı kalır? Bu durumda arkadaşımın yazdığı şey doğru çıkıyo. Her keyin kendisi olması, kendini bilmesi. Vallahi Türk deyimi çıktı ha.
Ben bilmiyodum, ayıptır söylemesi.. Belki de varmıştır..
Cilbant
15.06.2006 - 15:06Biz de 'cilbend' kelimesini kullanarak koroda kullanırdık kendisini.
Şöyle ki: Koronun okuyacağı eserlerin sadece sözlerinin yazılı olduğu kağıtlar cilbend'in boyutlarına getirilip, üzeri deri kaplı ensiz ve kalın bir kitap cildi olan cilbend'in içine yerleştirilir, koro konsere çıkar iken bu şekilde hazılarnmış olan cilbendleri eline alıp öyle çıkar, sözleri unutan oradan bakar.
Konser bitip de herkes dağılınca koronun cilbend sorumlusu bağırır: (C harfi acaip cilveli bir telaffuzla söyleniyo) Cilbendleeeeeeerrrrr! ! ! ! ! ! ! ! ! '
:)
Nokta.
baklava
15.06.2006 - 15:00Türk oğlu Türk tatlıdır.
Her Türk kadınının da erkeğinin de yapmasını bilmesi gerektiğini düşündüğüm yiyeceklerden biridir.
Çooookk güzeldir :)
Nokta.
ADSL
15.06.2006 - 14:57Önemli bişi.
Öğrenci değişim programları oluyo katılacak oluyonuz, lazım.
İnsan öğrencileriyle iletişim kurmak durumunda oluyo, cep telefonuyla her dakka para harcamaması gerekiyo, lazım.
Bilumum kankalara ulaşabilmek içün onlarla koyu sohbetleri devam ettirebilmek içün şehir dışına gitmek gerekiyo, cebe harcanamayan para burda özellikle saklanıyo, ona da lazım..
E ben de insanım arada bir geyik atayım diyorum çat çut bişiler yapıyorum kafa dağıtıyorum, ona da lazım..
Hâsıl-ı kelâmın vesselâmııı... Demek ki neymiiiişş... Her eve lâzım. Arko!
Noktaaa...
şeyh edebali
15.06.2006 - 14:49Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in babası Ertuğrul Bey'dir, Ertuğrul Bey'in de hocası ve aynı zamanda kayın pederidir..
Gereken bilgileri arkadaşlar vermişler sağolsunlar..
Nokta.
göz göre göre
14.06.2006 - 23:01'Göz göre göre' pek de sevimli bir ifade değildi, şimdiye kadar duyduklarım arasında.. Bu yüzden bana da pek sevimli şeyler hatıratmaz..
Mesela göz göre göre sınıfta kalırsın, yemeğin göz göre göre yanar, bina göz göre göre yıkılır.. Benim için en fecisi göz göre göre onu kendimden soğutmak olmuştu.. Hem de göz göre göre..
Bi de 'göz görmeyince gönül katlanırmış' derler bir ifademiz vardır.. Yalan.. Gönül katlanamaz, kudurur.. Oraya buraya çarpar başını, delirir, kendine de dünyaya da bir daha gelmek istemez..
Noktalar.......
ürkütmek
14.06.2006 - 22:49Bi insanın ürkesi varsa kimse engelleyemez zaten..
Karşısındaki neler etse, neler dese nafiledir.. Korkar, anlayamaz, çekinir, güvenemez..
Açıkça konuşunca bu sefer karşıdaki ürker.. Sevgi ürkütür adamı.. Hem de adam gibi adamı..
Netice: birbirini haketmiş, sevmesini gerçekten bilen iki kişiye, iki sevgiliye resmen yazık olmuştur..
Nokta.
dost
14.06.2006 - 21:18'Aşkınla dolmuşum, zühdümü yakmışım
Mest-i müdam olmuşum, çağırırım: Dost! Dost!
Mescid ü meyhanede, hânede, vîrânede
Kâbe'de, puthânede çağırırım: Dost! Dost! '
özürlü çocuğun ebeveyni olmak
13.06.2006 - 22:24Öncelikle ve ağırlıkla sabır imtihanıdır.
Allah kolaylık versin..
Nokta.
fahişe
13.06.2006 - 15:34Erkeğine FAHİŞ dişisine FAHİŞE denen hadise. 'Fuhşa sürükleyen' anlamını taşıyan bi kelime. Fuhuş ise ahlaksızca davranışlar anlamına gelir. Ahlaksızlık sadece bel altı konulardan mı oluşur?
Başlarım düşün(e) meyenlerin beynine..
Nokta.
kendine mektup göndermek
13.06.2006 - 15:29Belki de kendiyle yüzleşmenin yollarını aramaktan doğmuş bi fiildir?
Şahsen ben bana mektup göndersem, hani şu bilmem kaç sene sonra elime geçecek olanlarda, mektup elime geçtiğinde hakikaten sevinirim herhalde..
Vaayy.. Güzel yöntem..
Nokta.
nevin
13.06.2006 - 01:01Kendisine -biz tanışmadan önce- Tarz-ı Nevin deyu lakap takılmış olan hatun kişilik. Hemen açıklayıvereyim bir çırpıda, efendim 'Tarz-ı Nevin' Türk Mûsikîsi'nde az kullanılmış bir makamdır. Güzel makamdır.. Demem o demek ki lakâbı sevgili bacıma yakışmıştır.. Zekîcedir.
Kendisi pek hoş, pek zekî, aklı başında, kendine güveni yerinde, kaliteli insandır. Ben bilmem. Budur.
Nokta. Aha bu da bitti. Nokta işte. Al.....
sabrın sonu selâmettir
13.06.2006 - 00:50Sabrın sonu selâmettir. Yok selâmete erişilmediyse her an kerâmete erişilebilir demektir. :))
Nokta. Bitti.
ümit
13.06.2006 - 00:48Ne kadar karmaşık.. Ciddi bir sendrom. Hatta depresyon.. '-Depresifsin kızım sen.. -Ben depresifsem sen de agresifsin..'
Ümit edilmez, hissedilmez, görünmez, bilinmez, kendisinden haber alınmaz.. Ancak ve ancak ÖZLENİR ve SEVİLİR.
'yasak mısın anlamıyorum'
Vay beee... fındık fıstık şarkılar da ifade edebilirmiş bazı şeyleri..
Ümit işte.. Her yerden çıkar.
kelime
13.06.2006 - 00:15Konuşmayı sağlar..
Anlam ifade eder..
Hayvanlar konuşarak anlaşamadığına göre,
Mutlaka İNSAN olmanın en büyük ifadelerinden biridir.
Farkında olmak lazım..
İçlerini boşaltmamak lazım..
aşk
12.06.2006 - 03:43Yasak elmadır, karşı konur ama aklı çelen biri mutlaka bulunur..
Meyveli ağaçtır, taşlayan mutlaka bulunur..
Deler, deşer, geçer..
'Nişangâhım ben nişangâh
Gelen vurur, geçen vurur
Nâdân vurur, dânâ vurur
Yâr vurur, ağyâr vurur..
Neme lâzım, vuran vursun..
Ah, o okçu.. Aaah o okçu..
Deler kanmaz, deşer kanmaz..
Ah o okçu.. Aah o okçu, aahh
Nişangâhım ben nişangâh..
Hancı vurur, yolcu vurur,
Yahşî vurur, yaman vurur,
Bahtlı vurur, bahtsız vurur..
Kul cefâsı cefâ değil..
Çalap germiş kemânını
Çeker.. vurur, vurur, kanmaz..
Aah o okçu, aahh..'
yağmurdan sonra gelen topragin kokusu
12.06.2006 - 03:36Yağmur yağmadan önce bâzı bünyeler maddi manevi depresyon yaşarlar.. Toprak can çekişir, yağ artık, mahvoldum, yandım ben, der.. Gökyüzü gözleri dolmuş, kıvranıyor, o güzelim mavi gözler, yanıyor yaştan.. 'Bir sebep, Allah'ım, gönder de yağdırayım! ' diye diye o sebep gelene kadar tutar kendini.. Bir yanda da başlar ağrır, bacaklar sırtlar ağrır, keyif hâk ile yeksândır, gövde başı taşıyamaz olmuştur, gözler açılmak bilmez o gün..
Sonunda ufacık bir sebep, bir fiske gelir bulur mavi gözlerin buğusunu, yalayıverir.. O an o dilber mavi gözler başlar ağlamaya.. Havada dayanılmaz bir ferahlama hali, etrafta gerçek bir huzur sesi, yağmur yağar.. Vücut, ağrılarından biçimliş kaftanı yavaş yavaş sıyırır teninden. Gerçek varlığının hali yansımaya başlar..
Dakikalarca süren ferahlık sesi yavaş yavaş kaybolur, sanki Hızır'dır yetişen, sanki güzel bir el tam zamanında yetişmiş, çekip almıştır cehennemden.. Gizli bir hayırda bulunmuş gibi sessizce çekilir sahneden...
İşte o an havada bir koku başlar.. Mavi gözlü dilber kadın ferahlamıştır, buğular gözlerinden kayıp inmiştir, keyifler yerine gemiş, göz gönül açılmıştır... Yeşiller giyinir, kahverengiler, kızıllar beyazlar takınır... Sıra parfümünü sürmeye gelir... Hep aynı markadır, 'yağmur kokusu'.. O kokuya doyum olmaz.. Ciğerine bir kere çeken, o kokuyu asla unutamaz, Bahar Hanım'ın güzeller güzeli kokusu insanı bir bütün sene cezbeder durur artık...
Şimdi, 'Ehl-i keyfin keyfini kim tazeler? Taze elden, taze pişmiş, taze kahve tazeler! '...
derya türkân
12.06.2006 - 03:04İcrasıyla kemençesine, kişiliğiyle kendine âşık etmeyi kendine vazife edinmiş insanoğlusu.
Yaauuu insan bu kadar mı güzel taksim yapar, eser yorumlar, keriz atar! :))
ezan
11.06.2006 - 22:18Bi de 'Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna da ŞAHİDİM' diyo..
Bi de öndan önce 'ilah yoktur, Ancak ALLAH vardır ve ben buna ŞAHİDİM' diyoooo....
İnsan dehşete kapılıyo..
ezan
11.06.2006 - 22:13Îmânından ne kadar emin olamasa da bir kişi, (gerçi emin olmasına gerek yok, neye olduğu da farketmez, îman ettiğini bilmesi yeter) o sesi duyduğunda ruhu mutlaka yerinde kıpırdar.. Gerek iç ezici bi muhabbetle gerek korkuyla..
Düşünmeye başlayınca anlar.. 'mecbursun! ibadet edeceksin! ' değildir o. 'Hürsün, ister ibâdet edersin, ister etmezsin, fakat hatırla ki bu hayırlıdır, faydalıdır, iyidir' demektir.
Düşünürken bi farkeder ki insan, ezandaki ses 'Hz. Muhammed'in Allah'ın kulu olduğuna ŞAHİDİM' diyo...
kimi sevsem sensin
11.06.2006 - 22:07Benim bünyemde 'sen' yerleştikten ve ben seni kaybettikten yahut senden uzağa düştükten sonra, kimi ve neyi görsem ondaki 'sen' izlerinden dolayı muhabbet duyarım..
'Seni sevdim, kimi sevdim ise, sevdim seveli
Seni gördüm, neyi gördüm ise, gördüm göreli
Seni görmek, seni sevmek için indim bu yere
Seni bildim bu gönülde 'ben'i bildim bileli..'
nedim
11.06.2006 - 22:02Pek sevgili sevdiklerimin pek sevgili şâirleridir.
Mehmet ve öbürü pek çok severler, hakîkaten Nedîm, onlara 'nedîm' olmuştur..
nedim
11.06.2006 - 21:59Cefâ-yı tâli'-i nâ-sâzkârı benden sor
Aman aman sitem-i rûzgârı benden sor
Düşüp ümîde neler çektiğimi ben bilirim
Belâ-yı keşmekeş-i intizârı benden sor
Bir iki günde ne gaddarlıkların gördüm
Felek dedikleri nâ pâydârı benden sor
Zamân-ı va'd-i tahassürde başkadır âlem
O telh şerbet-i şîrin-güvârı benden sor
Henüz neş'esini görmeden humâr çeker
nedîm-i dil-şûde-i bî-karârı benden sor.
ümit
11.06.2006 - 21:54Kendisi
'haddeden geçmiş nezâket, yâl ü bâl olmuş sana
mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana' dedirtir.
Bir de üstüne, hiç dememesi gerekirken
'düşüp ümîde neler çektiğimi ben bilirim
belâ-yı keşmekeş-i intizârı benden sor
bir-iki günde ne gaddarlıkların gördüm
felek dedikleri nâ-pâyidârı benden sor'
demiş adamdır. Delmiş geçmiştir..
Şekerli Şeker Tuzlu Tuz
11.06.2006 - 21:48Belki de herşeyin aşırısını ifade ediyodur. Hiç şekersiz şeker olur mu? Ya da tuzsuz tuz? Hadi oldu diyelim, ne anlamı kalır? Bu durumda arkadaşımın yazdığı şey doğru çıkıyo. Her keyin kendisi olması, kendini bilmesi. Vallahi Türk deyimi çıktı ha.
Ben bilmiyodum, ayıptır söylemesi.. Belki de varmıştır..
Toplam 177 mesaj bulundu