Gül ağacı diken dolu,
Dikenlerden gülün yolu.
Korur diken, kolay değil;
Bülbül gibi sen, sev, sevil.
Güle diken, bülbül çoktur,
Gönlüm benim zor içinde,
Taşa çaldım taş içinde,
Yangınlarım kor içinde,
Açtım baktım, yar içinde...
Zahir! Gönle yalan dolar,
Hele dur, bir dinle
Duyuyor musun?
Kınında kılıcı konuşan asker
Hu Allah, Allah zikirden nağme
Bu meydan canından geçenlerindir.
Akşamın daveti, güneş batarken,
Gecenin karanlığına,
Kusurları örterken mihenginde,
Görünmüyor eşyanın silüeti.
Merhabandır dönen sana,
Asumandaki yıldızlardan.
Bir elinle ateş verdin
Bir elinle gül
Gel de çöz bu muammayı,
Ateşinden kalan kül
Hangi nazar ehli,
Dokunmuştu dünden zül
Yakuttan parlayan garip öfken
Volkandan savrulan küle dönerken
Toprağa düşen kızgın damlan
Narının ateşi yeri yakıyor
Anladım, sarardım, anlar yıkıyor.
Damladan ibaret Irmak
Kavşağını dönerken
An' da gizli kalır katresi.
Geçmiş zaman içinden
Tevazu elbisesi
Benini yok edersin,
Erişirsin toprağına.
Hırs elbisesi
Yol aldırır
Uğultuyla gelen uyku
Neler anlatacak bize?
Bak, göründü işte düş:
Düşebildiğin kadar düş.
Çığlıksız düşerken düşlerin anlatıyor
Değirmen taşında buğday misali
Ezilir, ezilir, una dönersin
Gönülde beslenen sevda misali
Yıldırım yersinde muma dönersin.
Aşıklar çilekeş, dalında meyve
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!