ağzıma bir parmak bal çalıp da;
her defasında beni,
koyuyorsun ya yola, yapma...
sırtımı sıvazlayıp sıvazlayıp;
gönlümü alıyorsun ya, yapma...
her sana varışımda;
ahı saracak hayallerimizin şimdi,
kalır mı yanına sandın ey hayat...
amade miydik sana, her emrine uyacak?
ah İstanbul!
sevdiklerimi koynunda saklayan şehir.
kimi sağ, kimi de ölü.
ama sağ ama ölü,
bir de nispet yapar gibi,
aldıklarını da vermiyosun ya geri...
ah şu deniz, şu gökyüzü;
içinde gemi yanmasa,
böyle yıldız parlamasa,
nereden bilirdim gece gece,
denizi de gökyüzünü de...
işte sen böyle uzakta,
aklım fikrim hep sende...
el ayak çekildiğinde geceden,
bir dünya kurarım inceden.
dar bir kapıdan geçilen,
sokaklar, evler, caddeler.
ama mutlaka içinde sen...
aklını daha ne kadar tutabilirsin şirazesinde?
konuşmaktan yorulduğunda kendi kendine,
kapanırsın bir gece vakti kendi içine...
bir sabah uyandığında, şiirlerinin saçlarını
tararken bulursun sevgili yerine...
gün gelir yaşadıklarına şaşırır, öylece kalırsın
aldırma dedim, aldırma gönül,
ilk değil böyle aşkta aldanışların.
ilk değil aldırma,
ayağına gidip de boş dönüşlerin...
yeni değil sancıların aldırma.
aldırma dedim gönül,
alışıyorum galiba olmadığın haline...
yüzünü de unutturacağım gözlerime
ve kalbimi de inan bak uyutacağım,
sana hasret şehrimin gecelerinde,
seni görmeyen en tenha köşelerinde...
silinip öyle gideceksin zihnimden,
Alışkanlığım oldun bir tanem,
Unuturda yeniden seversem;
Ne olur beni affet...
Dayanamaz düşlerimdeki gibi,
Sımsıkı sarılırsam sormadan,
Ne olur beni affet...
Allah biliyor ya;
bazen kıskanıyorum şu İstanbul'u...
kahretsin, nasıl da sana benden daha yakın!
bazen oturup uzaktan seyrediyorum,
ikinizin oynaşmalarınızı.
gözüme sokar gibi onca sevişmeleriniz,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!