Eziyet içinde gerilmiş bir yüz
Saltanat sarayının deryaya nazır
Divanında yürüyor ağır düşüncelerle
Savurup ham ipekten arada kaftanını
Kaşları düğüm atmış san-kim birbirlerine.
Kapitalist Ebiriz’in sıvısında oynaşan
Çiftleşen, çoğalan, kaynaşan ve gelişen
Teknolojik fahişenin en üst katmanlarında
Kulak asma yarışında marifeti mükemmel
Röntgencilik eyleminde uzaydan dünyamıza
Üstün ırk yalanının dünya birincileri
Leş ve küfür bu mayanın özeti
Adaleti gömülmemiş bir ceset
Her kadın acısının pazarı indirimde
Özgürlükler şey hâkim şey yani falan filan
WC. Yazsa yeridir oranın girişinde.
Yine hiç bitmeyen yalnızlığımızın çaresizliği içindeyiz. Hiç bitmeyen bir zulmün yaralarıdır yüreğimize karanfil izleri bırakan. Şu an, bu yazıyı yazdırtan duygularımı, oğlumun gözyaşlarına batırarak yazıyorum. Akşam sofrasının üzerinde hiç dinmeyecek bir çığlık gibi dolaşan televizyon haberleriyle. İnsan acısının hiç dinmeyen dramı, yakılan yıkılan evler, çocuk ölüleri, anaların feryadı… Kanayan yüreğimizin, gözyaşına dönüşen çaresizliği ve laneti içinde doluşuyorlar evimize, soframıza. Lokmamızla birlikte “insanlık” denilen süreç de bir yumruk gibi boğazımızdan geçmiyor. İçimize sinmiyor bir insan olarak, bulunduğumuz ve geldiğimiz yer. En insani hak olan barışı, içinde barındıramayan bu süreç, bir tıpa gibi tıkıştırılıyor soluğumuza. İnsanlık tarihine kanlı sayfalar ekleyerek.
Bir nebze vicdan denilen duygunun ağrısını dindirebilir miyiz diye? Türkiye Yazarlar Sendikasının çağrısı üzerine. Sabahın erken sayılan bir saatinde, vuruyoruz yollara.
Öyle ya yolumuz uzaktır. İstanbul’un işkenceye dönüşen trafik keşmekeşi, sıcağı, gürültüsü içinde anca varırız gideceğimiz yere. Üstelik gösterilen adresin yabancısıyız. İsrail konsolosluğuna hiç yolumuz düşmemiş bu güne kadar. Gözlerinin içine bakarak, savaşa hayır diyeceğiz. Kardeşime dokunma diyeceğiz. Sesimizi seslerine katacağız, İsrail işgalinin ve zulmünün altında çırpınan kardeşlerimizin. Yalnız olmadıklarını, az da olsa acılarını paylaşan insanların varlığını anımsatacağız!
Bu güne kadar yolumuz düştükçe gördüğümüz gibi, kendi kültüründen izler taşıyan bir konsolosluk arıyoruz çevrede. Ama yanılıyoruz…
Adres gösteren kişilerin parmağı, bir plaza kulesinin yedinci katını gösteriyor.



-
Suna Aras
Tüm YorumlarŞİİRE GÖTÜREN SÜRECİN ALT DOKUSU
Suna Aras
Şiir nedir? Neden yazılır? Nasıl yazılır? Nedir şiiri yazdırtan o ‘ilham’ denilen şey?
Cin midir? Peri midir? ‘Vahi’ midir? Bu Allahın belası şey nasıl bir duygudur?
Nasıl bir iç tepisidir?
Onun fısıldadıkları mı yazılanlar?