Biliyor musun?
İçimi dökmek istedim sana.
İçimi dökmek, yana yakıla.
Başı koparılmış bir serçe gibi,
Zavallı çırpına çırpına.
Kanatlarım kırık,
Oysaki ruh tertemizdi,
Hastalıksız ve ölümsüzdü.
Hasta olan nefsimizdi...
Rüzgarda uçuşan yaprakların
Hüznünde sen vardın
Bitmek tükenmek bilmeyen
Gecelerin Sabahında sen
Şafakla beraber pencereden süzülen
Gülüşün hangi şiire benzer
Göz yaşın hangi ağıda
Dilin hangi türküye hayat verir
Bakışın hangi şarkılardan kalma
Bir sabah uyanacak
Her zamanki gibi
Perdeni aralayacaksın
Güneş süzülecek
Aşina bir misafir gibi
Pencereden içeri
Ve olurda bir gün
Yine karşılaşırsak bahçesinde
Taş duvarlı okulun
Saçların örüklü
örüklerinde mavi boncuklar olsun
Tak benim için
17 yıl önce özel bir öğrencim vardı. Adı Orhan...
Saf mı saf , tertemiz yürekli Özel bir Çocuk..
Onun özel durumunu fark ettiğim için onunla özel ilgilendim. Sevgiyi , Şefkati eksik etmedim. Aynı ilgiyi ve sevgiyi akranları da gösterdi. Sonra Okuldan ayrıldım. Ve 17 yıl aradan sonra Orhan gelip beni buldu. Makamda ziyaret etti.
Gerisini ondan dinledim. " Öğretmenim sizden sonra kimse beni sevmedi, Kimse benimle ilgilenmedi, Arkadaşlarım benimle hep dalga geçtiler, oyuna almadılar ve her gün beni dövdüler. Öğretmenlerim beni anlamadılar. Yokluğunu çok hisettim. Gizli gizli ağladım. Kimseler beni anlamayınca artık okula gitmedim. Okulu bıraktım. Oysa ben hep okumak istiyordum. Allah bazı arkadaşlarımı ıslah etsin. Onlara beddua etmeğe de kıyamıyorum. Onlar benim okuldan ayrılmama sebep oldular. İzini aradım ve burda olduğunu öğrendim. (Bu arada sana sarılabilir miyim ? diyor ve aynı o eski çocuk masumiyeti ile sarıliyor)
Öğretmenim biliyorum geç kalmışım Vallah bak saçlarım da beyazlaşmış ama ben okumak istiyorum. Bana yardım et.....
Orhan'ı sabırla ve hüzünle dinledim. O saflığı o masum çocuk hali hala devam ediyordu.
Garbın gariptir yüzü
Üniformaya bezenir
Zalimin Gizli yüzü
Aldatmasın münafığın
Süslü-küflü sözü
Onlarla tek ortak yönümüz
Yıllarca çalışmış, çabalamış, başını sokabileceği, eşi ve çocukları ile güzel bir hayat yaşama haylini kurduğu eve ulaşmasına az bir zaman kalmıştı. İki yıl önce evini yapacağı arsayı satın almış ve yeniden para biriktirmeye başlamıştı. Para biriktirebilmek için masraflarını kısmış hatta günde iki paket içtiği sigarayı bile bırakmıştı. Normal işinin dışında ek işler de yapıyor, sıcacık evine bir an önce kavuşmak istiyordu.
Ev yapmak için yeterli miktarda parası olunca işe koyuldu. Evinin inşaat malzemelerini büyük bir titizlikle seçiyor, arsasına taşıyor, ustalara talimatlar veriyordu. Çok heyecanlı ve çok sevinçliydi. Arada bir eşini ve çocuklarını da inşaat alanına getiriyor, bu mutluluğu birlikte paylaşıyorlardı. Mutfağı şöyle olsun, balkonu geniş, bahçede küçük bir kümes olsun gibi eşinin isteklerini, aklının bir köşesine not ediyordu.
Günler geçiyor, evin inşaatı gittikçe yükseliyordu. Müsait olduğu zamanlarda kendisi de inşaatta çalışıyor, ustalara ve işçilere yardım ediyordu.
Eşi ve çocukları ile sık sık evin durumu ile ilgili konuşuyor, yarına dair güzel hayaller kuruyorlardı. Hayalleri gerçekleşmek üzereydi. Güzel müstakil bahçeli bir ev, bahçesinde kümesi, meyve ağaçları, küçük bir bostan, bostandan toplanılacak soğanlar, domatesler, salatalıklar…
Sabahları bahçede semaver yakılacak, kümesten taze yumurtalar toplanacak, bostandan kıtır sebzeler kahvaltı sofrasına gelecekti.
Evin inşaatı bitmiş, eve taşınma işlemleri başlamıştı. Yıllarca çalışmanın, para biriktirmenin karşılığını görmüşlerdi. Yorulmuşlardı ama herkes mutluydu.
Bir güldün
Güller gülüşünü taklit için açtı
Bir ağladın
Sonbahar hüzün olup için için yağdı
Bir gelinlik giydin
Kar sana özendi beyazıyla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!