Şöyle buharlaşıp arşa varasım geldi
Sonra üzerine kurşun gibi yağasım
Geldi
Defalarca kolunu kanadını kırasım geldi
Kaç kez ağladım
Birkaç kez de kendi sessizliğime
Birgün kader çıkagelir
Çalar kapını buyur edersin
Sırtına minder koyar
Yorgun ayaklarını ovarsın
Bitki çayı demler
Birde ona türkü söylersin
Dolunaydı
Ceplerimde badem
Eteklerim zil çalıyordu
Korkularım kan kırmızı
Günlerden maviydi
Tatlı bir sarhoşluk sardı
Yıldızlı yalanlarınla kaderimi değiştirdim
Moralim bozuk
Aklım yarım
Bir de küfür etmeyi öğrendim
Yüzüm bahar
Hürriyet avuçlarımızda
Pirinç tanesi...
Gökyüzünde bir çift kanat...
Heyecanlandırır çoğu zaman
Bu radyoda çalan
Yasaklı marşlar
Sükun gecenin koynunda
Çınlar sesin hala dün gibi kulağımda
Kucağımda başka bir aleme
Gidişinin matemi var
Rüzgar susar ay şahit geceye
Yıldızlar sürgün başka geceye
Her köşe başında bir hayat
Bu ne kalabalık
Bu göç hadi uyan
Kime baksam firari aşık
Neyleyim hasreti
Dönüşü olmayan yollara
Hala güneşin ne kadar parlak olduğunu görebiliyorum.
Çiçek kokularını
Bin muhteşem renkli yaprakları
Masmavi yemyeşil manzaraları
Karda yürüyenleri izleyebiliyorum.
Çıkmaz sokaklar
Eksik renkler
Arnavut kaldırımları
Ve serzenişler
Martılar davetkar
Deniz feneri bir tuzak
Çok şey anlatır bu mahsun gönlüm
Sessiz arka sokaklar gibi
Soğuk kaldırımlar gibi
İstila edilmiş ambarlar
Yanık kokan kireç duvarlar gibi
Çok şey anlatır bu deli gönlüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!