Hatıralar, ellerimde
keskin kenarlarıyla çoğalıyor.
Bir bakışın,
kırılmış bir aynanın parçası gibi
bir yanımı kesiyor.
Kör oldum sanma!
Bakıp karanlığa.
Cehalete karşı,
Bir tohum da sen at!
Hayal et, bir gül bahçesini!
Sevgi ile açan goncalar vardır.
İlk ben düşüyorum kendime,
bir suskunluğun içine atılan taş gibi.
Kırılıyorum,
ama sesim yankılanmıyor hiçbir dağda.
İçimde donmuş bir mevsim var
Oysa en çok sevdiğim çiçek sendin.
Kokun içime akan serin bir pınar gibiydi.
Bilinmedik bir fırtınaya tutulmasaydık,
Neler yaşayacaktık seninle, neler...
Şimdi solgun anılarla avunuyorum.
Konuşsam,
sözcükler yaraya tuz...
Sussam,
sükût boynuma ip olur.
Gözlerimde kırılmış bir sessizlik,
Sabahın en ince soluklarında,
Toprak, serin bir sır gibi susar.
Çiğ damlası eğilir yapraklara,
Geceden kalma dualar taşır.
Bir serçe ürperir otlar içinde,
Bir çınar bekler zamana karşı,
Gövdesiyle örtmüş yılları sükûta.
Her dalında bir başka öykü asılı,
Her yaprakta bir içli hatıra.
Gölgem uzanır serinliğine doğru,
çingenem,
endamında isli bir güz...
topuklarında sokağın tozu,
gecemi uyandıran bir yankı gibi
savrulur düşlerime.
Düşen ilk yaprakla başlar sessizlik,
Gecenin kalbinde yankılanır bir yalnızlık.
Ruhum, suskun ağaçlar gibi
Çıplak ve solgun.
Bir zamanlar yeşermiş cümleler
Düşler tekkesinde ahraz bir çobanım,
Dilimde yanık bir türkü.
Mırıldanır dururum.
Yüreğimi burkmuş ham elmayı,
Kırağı çalmış taze goncayı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!