Bu kapıyı çalan kim?
Gelen kim?
Fark etmez ha sen gelmişsin
Ha ölüm,
Fark etmez gülüm ha sen gelmişsin, ha ölüm;
İkinizde beni yok ettikten sonra
Tarık yakmış gemileri Endülüs’te
Gemi kalmamış bize yakacak
Tarık raks etmiş güzellerle Endülüs’te
Güzel kalmamış bize raks edecek…
Taşındandır, toprağındandır, suyundandır dediler
Hatırlıyor musun?
Sokak lambası vardı
Kapınızın önünde
Hani az kalsın tapusunu
Bana vereceklerdi
Kadrosu olsa
Göçün kuşlar, göçün
Sıcak iklimlere
Gülümün olduğu
Memleketlere…
Kanadınızda yer var mı?
Beni de alın
Yakama hep gül takardım,
Her gün taze gül;
Seni görünce dilim dolaşırdı
İsterdim ki bana bir kez gül…
Kızarırdı yanaklarım
Niye kaçtın gülüm,
Niye çekildin yine uzaklara
Yıllar sonra
Biraz dinmişti gözyaşım
Yine başladım ağlamaya…
Duymazsam sesini
Almazsam haberini
Kendime gelemiyorum
Ve korkuyorum seni incitmekten
Korkuyorum seni hepten kaybetmekten…
Başın dumanlı Toroslar mısın?
Hiç eksilmiyor efkârın gamın
Ne zaman açılır yâre yolların
Çiçeklenmez mi? Taşın toprağın
Meyvesizmiş şimdi kiraz ağaçların…
Ne zaman bir türkü duysam anneden yana
Kalbim acıyor annem
Gözlerim yağmur bulutları gibi…
Yağamıyorum annem…
Yanındayım
Dokunma be kadınım
Çek ellerini yürü git işine
Bırak beni kendi halime
Köşemde ölsem de kendi halimde
Kalsam da kendi halimde
Kime ne?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!