Bundan otuz yıl öncesinde
Söz vermiştim sana o gecede
Bir daha çıkmayacaktım karşına
Ben ağlaya ağlaya gittim bir yana
Zannımca sen de ağlaya ağlaya gittin
Öbür yana
Baba
Hani geçen sormuştun uğradığımda
'Anan nerde oğlum epeydir uğramadı
Ne halde nasıl, özledim onu oğlum'
Baba
Senden sonra uğradım Anama
Dostlar, vasiyetimdir;
Kazın mezarımı
Ağrı dağının güney batısına…
Kıblemi düzgün tutun
Gözüm hem Karadeniz’ i
Hem Akdeniz’ i görsün…
Gece zifiri karanlık
Gürleyen, meşe kütüklerinin alevi
Oturmuşum,
Dizlerim hafif kıvrık
Ellerim dizlerimin üzerinde bağlı…
Karanlıkta,
Bu gece sokalar mı? Soğuk
Yoksa kaldırım taşları mı? Bana yabancı
Buz bağladı içim, donuyorum
Isınamıyorum…
Cigara yaktım,
Yıl,
1979, Epey eski zaman
Aylardan Şubat; soğuk bir kış
İstanbul,
Yer Erkek Lisesi, İstanbul; Kabataş…
Gönlümün düzeni bozuk
Bozuk çalıyor bozuk
Serseri gönül ne yaptığını bilmeden
Bir o dala bir bu dala konuyor…
Deli gönlümü yıllarca
Gurubun kızıllığı yanıyor,
Meltemin tel tel dağıttığı saçlarında
Güneşin gözyaşları var
Çırpınan, inleyen denizin dalgalarında…
Ve, çökmüş dizlerinin üstüne çaresiz;
“Mahşerin Beş Atlısı”
Derlerdi bize
Ne demekti bilmiyorum
Korkunçluğundan mı?
Azametinden mi?
Bahsederdi bu söz mahşerin
Şu Kuğulu’nun banklarının dili olsa
Şu Cinnah’ın kaldırımlarının dili olsa
Şu Tunalı’nın köşe başlarının dili olsa
Şu Kızlılay meydanının dili olsa
Kuğulu da oturup
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!