Başkasından emanet,
Kısa gelen bir ceket gibi yaşamak.
Çekiştirilmiş,
Yamalanmış ama asla üzerime tamamlanmamış.
Sensizliğin en bariz tarifidir bu.
Bir sunanın su üzerine bıraktığı iz kadar
Gözlerim çıplak.
Ellerim bir acının öyküsü.
Sözlerim harflerini yitiriyor günlerdir.
Hissetsem nefesini,
dağılacak bu karanlık biliyorum.
Ses ver!
Bir gülümsesen sevda kuşları uçacak.
Ama gülmüyorsun.
Tam oradan tutunacağım hayata
Tam orada sevda...
Dudak büken günlerde buldum seni
Okudun gözlerimden süzülen her cümleyi
Kimsenin kimseyi anlamadığı bu haydut çağda
Bir çocuğun düşlerini sevdiği gibi
sevdim ben seni
Yani senin gülüşün diyor ki sevgilim;
eski bir şiirim ben.
Sevdaların gerçek olduğu zamanlarda yazılan.
Mümkün olsa,
memlekete dağıtsam
her çatıya kumrular konar.
Bir emekçinin alnındaki ter,
kaç yaşamı barındırır bilir misin?
Ekmek kuyruklarındaki titreten ayazlar,
üşütürmü sanırsın?
Kaç ayrılık, kaç ölüm gördüm dünya gözü ile...
Kaç kiraz ağacında,
Tütüne müptela iki parmağımın arasına aldığım kalem bilir.
Kim vurguya gitmedi hiçbir hecem.
Hepsi senin!
Fiskesini yediğim gecelerde,
bir düş uğruna kaç sabahı harcadım.
Bir sır gibi sakladığım kederimi, tek şiire dahi fısıldamadım.
Akşam olur maziye dalar gözlerim
Son bakışın kirpiklerime değer
Menevşe kokun dolar odama
Anılar sımsıkı sarılır boynuma
Usulca dökülür yaşlar gözümden
İnsanlar, defin etmiş gülüşlerini,
Eski tarihlerin gölgelerine.
Şüpheli bakışlarda, yitirildi umutlar,
Oysa, kurtların arasında kuzular büyütürdük.
Insanlar, yorgun yeni heveslere.
Aklıma gözlerin düşmeye görsün
Yalın ayak geçiyorum gecelerden
Seçil Oğuz




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!