Ben bu hayatın gecesini gördüm anne.
Yıldızlar yok.
Ay yok.
Sen de yoksun.
Nara atan acılar geziniyor
kalbimin odalarında.
Yeni bir şiir düşüyor alnımın terinden
İhanete uğramadan meydanlar
Sarılayım diyorum son kez belki
Tozdan, dumandan, kandan geçerek geliyorum
Anısını yitirmiş sokağımıza
Dudaklarımda dişlerimin izleri
Bir bulut olsam,
Bir kuş...
En güzeli çocuk olsam,
ben bugün.
Bir pencere açsam kalbimde,
Silkelesem gönül soframdaki hüzünleri.
Bilmediğim yollarda
sürükleniyor ayaklarım üstelik karanlık...
Zalimin zulmü akıyor gözümden.
Önümden yaralı çocuklar geçiyor.
Nasır tutmuş sevinçler,
acının bağrındayım.
Birileri birilerinin hakkında konuşup,
kendi hayatlarını ihmal ederken...
Ben huzurun göğsüne yasladım başımı.
Çalsın nihavent makamından bir şarkı.
Dağıtsın saçlarımı rüzgarlar.
Seçil Oğuz
Nisanda yağmurlar yağar bazen,
Güz den kalma acı izleri silmek için.
Yağar bazen Nisan da yağmurlar,
Umulmadık bir anda bir lodos çıkar,
Güverte temizlenir.
Üzerimize, güneş renkli çiçeklerin kokuları siner.
Yağmur olup yağdığım şehirlerde
seni arıyorum
Körebe oynuyor sokaklar
Elini tutmayalı, kederler bahse tutuşmuş
bizim üstümüze
Kazanan kaybettiğini bilmiyor.
Ve şu ellerimdeki çizgiler,
anı defteridir
bu hüzünlü ömrün.
Seçil Oğuz
Gözbebeklerinde binlerce güneş,
yeni harfler doğurur bakışların.
Dişleri dökülmüş,
ürkütülmüş umutlarıma,
soluk olur gülüşün.
Göğü kucakladığım
Eskilerden bir ses duysam.
Tanıdık bir yüz çıksa karşıma.
O günlerdeki gibi...
Gök daha mavi,
Toprak daha güleç,
İnsan daha insan,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!