Uğultulu sessizliğine bürünüyor hayat,
Umutlarım tel örğülerde asılı kalıyor,
Kayboluyorum kendi sokaklarımda.
Kendime bile sığınamıyorum.
Yabancısı oluyorum her şeyin.
Yanında olamayınca.
Henüz ihanete uğramamış,
namuslu bir çağdır gözlerin.
Bilirim gökyüzü taşırsın göğsünde.
Ölünce yağmurla yıkasınlar beni...
Seçil Oğuz
Gün ortasında,
yağmurlu birer pencere oluyor gözlerim.
Şiirler dikiyorum sana,
içinde ben olmayan
Elbet duyarsın dostlardan,
Bugünlerde yüzleri, isimleri karıştırıyorum birbirine.
Bu puslu gökyüzü, ürküttü tüm yıldızları.
Üstelik gündüzler, gecelerle boy ölçüşüyor.
Ola ki düşerse buralara yolun,
saçlarında yıldızlarla gel emi...
Seçil Oğuz
Yağmurun dilinden konuşuyordu.
Avucunda kanadı kırık bir kelebek.
Sanki ömrünü anlatıyordu.
Böyledir bazı hayatlar;
Bir kelebek ömrü kadar mutluluk yaşarlar.
Sonrası mı?
Kimseler görmesin diye,
saklanan şiirlerin ağrısı,
yıllar boyu sürer...
Seçil Oğuz
Sen gelirdin
Elinde karanfiller
Adımların üzerini çizerdi kötülüklerin
dudaklarımda deniz tuzu
Özlem mi sayılır, vuslat mı?
Sen adımı söyledin
Ustura gibi ışıldayan
keskin hüzünlerim dağıldı
Sesin örttü bütün karanlıkları
Geceydi oysa
Bu güneşin ne işi var bu vakitte
Denizi sorarsan;
Fırtınalısını bilirim.
Kuşları sorarsan;
Kanadı kırılmışları bilirim.
Vuslatı sorarsan;
Yollarda
Denizin aynasında yüzüme baktım
Anısız, anlamsız öylesine yaşanmış yeni çizgiler gördüm
Geçip gidiyor zaman
Bu eksilen kaçıncı gün ömrümüzden
Son kuşlarda havalandı
Bugünde gelmedin sen




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!