Yazmaya ilk adımlarım...
Hayata merhaba diyeli daha birkaç vakit olmuş,o bebeğin kulağına okunan ismi misalince, benimde kim bilir ruhumun ilk tecelli anına düşmüş bir kabiliyet olsa gerek.Bu payıma mazhar olan sevgili katiplik, kalem ile hemhaliz zatıma lütuf buyrulduğu gibi, o idrakimin varlığıma koyduğu isimmiş ozan diye benim de seslenildiğim. Rabbım ne güzel buyurmuş; ?Şairlere gelince, onlara da çapkınlar, sapkınlar uyar.? Ve kalpten o hisse şahit olacağım ne mümkün şu halimle, büklüm büklüm kalmış varlığımın olmaya hiç o arzusu ve dileğim odur ki lütfedilen ile şımartılmadan kalemimiz hak buyura her dem,münasip mi olur efendim bize şaşmak ahir gelecek o günden.
Velhasıl bendeniz çocukluktan kalem ile iştigalim. Fakat ilk kalemimin bana neşreylemesi aradığım yalnızlıkta ki sessizliğimin bozulduğu sevdanın içimde güneş gibi alevli doğduğu ortaokul çağları idi.Bir sokak o vakit bizimle şahit avuç içim o ilk mısralara bir yaprak oluyordu.Mürekkep kuruyup siliniyor ama dilimde hatırda kalmasına dönüp duruyordu.O ilk mısralar şöyleydi:
İNSAN1
İnsanın yaratılışı elbet dinlenilir bir hikaye kadar kıymetlidir. Fakat tamamı da bir hikaye de değildir. Ansiklopediktir, ciltliktir, sayfalardır,zamandır; okunası kütüphaneler dolusu kitaptır. Tecrübeleri, bilgileri onu hem eksilten, hem tamamlayan inanılmaz bir döngünün gösterişli kuruluşu içinde ki merkezidir. Benzersiz ölçüleri, özellikleri ve etkileri bütün yaşam sistemini varlığı ile derinden etkilemektedir. Şimdi olduğu gibi her çağda; her mekan da icatları, inançları, düşünceleri ve his ettirdikleri ile. Ve tüm yaratılanların, canlıların türleri olduğu gibi insan türleri de vardır ve olmalıdır da...Rengi ile, coğrafyası ile, besin zinciri,iklimi yakın toplulukları ile... İnsan bilinmezliğin bilinir tahakkümü gibidir. Sertliktir, yumuşaklık, güzellikdir, çirkinlik,berekettir, nekeslik...Ve hülasa tamamın hepsidir. Oysa sabittir ki ekseriyeti tamamı değil tam ben olmayı ister. Damarlarında kaynar ben olmak. Giyindirir onu yaşatır ve ona özgürlük,bireysellik,hak ve hukuk, azgınlık der...Özden çıkıştır artık bu. Yaratıcısının kendisine lütfunun mazariyeti icabınca oda verileni bulur ve paylaşır sanki yoktan yeniden oldurmuştur onu. Oysa her şey ona varmakta, ona gitmekte, ondan olmakta.Önce insan iken şimdi yitirilmiş öz ile tekrar ilk öze ve benliğe hicret etmenin adı gibidir. İnsanın o hali... Ama özünde ki enginlik, ölçülemeyen kabiliyet ona matematik ve fennin dışında bir öz güvenin varlığıdır bunca işe tevessüle cesaret kılan.
Cehalet değil bu, bilinse büyük bir ilimin ince işlenmiş nazarsız sanatıdır; gözleri, akılları temaşa ederek avutan...Sırra vakıf olan erleri rahmeti, kudreti ile doyuran, işte sen haksın ve hakkım...İnsana bir sır daha ver, insan olmanın dışında var mı büyük bir lütuf ? Varsa eğer artık insan olmak da ne fayda var bize? Şimdilik yeryüzünde insandan daha yüce olan yok. Aradığını dışında sanmanın şaşkınlığı, sarhoşluğu özünde bulmaya ona engeller, maraziyetler bahane kılmakta iken kendi harikuladeliğini, tasarımını, teknolojik bünyesini hala idrake inat olmakta olan o. Özünde ki şeytana öz benliği ayna tutmayan göz, akıl onda...
SÇ.
İnsanları birleştiren nedir? Ve ayıran? His midir? Bağlılık mı, sadaket mi? Mecburiyet mi?
İnsanı birey ve aile yapan ihtiyaçlar onu topluluk ve toplum da yapmıştır. Zora ki bir başlangıçtan söz edebiliriz fakat bu sonraları alışkanlıklardan gelenekselliğe ermiş bir topluluk kuralı olarak halen süregelmektedir. İnsanları farklılaştıran kudret onları cinsiyetleri ile yaratılmaya varlıklandırmıştır. Hayat çiftler den ve teklerden olan kuramlardan tevekküldür. 2+2; 4 etmektedir ve 2+3; 5 yani erkek+erkek; kadın değildir. Ama kadın+erkek ancak yeni bir insan için takdir edilmiş kuramın sonucu olmaktadır. Bu kuramın işlemesi bu kadar da değildir. Ve daha bir çok unsur ile belirginleşmekte ve gelişmektedir. İnsan yaratılışı sevgi ile bütünleştirilmiştir. Sevgi enerji ve dayanıklı bir bağ demektir. Sevgi olmadan insan olmaz, insan varlık bulamaz. Yaratımından insan ile varlık bulan sevgi başka bir varlığa erişimine bir yol ve araçtır. İnsan kendisi gibi olan insanı ve diğer tüm varlıkları ancak sevgi ile kabul eder. Akıl ile de tasdikler, kullanır.
SÇ.
26/11/2018
İNSAN-3
Harap olan nedir?Hayat mı?Zaman mı? Yoksa içinde debelenen insan olarak yaratılan mükemmel kabiliyet mi? Hayatın parçalandığı, bir parçası olan mekan şartının biricik karşılığı olan doğanın örselendiği ve adeta yok edilmeyi çalışıldığı tüm veri ve kanıtlarıyla ortadadır.Bundan dolayıdır ki bu mekanın içinde geçtiği zaman kaybedilmekte hızla bir sona eriştirilmektedir. Bütün bunlar insanın öz kabiliyetinin ve özgür iradesinin geliştirmiş olduğu davranışların kendisine yansımasının bir tanımıdır. Ama bu bir sonuç da değildir. Bu eşiğe varlığı ulaştıran bunca hatadan bir bütünlük hala oluşturan sistem, sahibinin yüceliğine ve bilgeliğine mazeretsiz haykırışı ile tanıklık etmektedir.Umarsızlıktan bitkin insanlık ve öz vicdanı, uyandırmayan zehirli uykulara gözlerini,akıllarını ve gönüllerini daldırmaktayken yanlışa da inanışının bir misalini öğüt vermektedir.Topraklar,sular,ormanlar,dağlar,taşlar ve yeryüzünde ki bütün canlılar imdat etmek te can çekişmekte ya insan? O hiç can çekişmemekte midir? Bütün bir denge bozulmaktayken onun işleri rast gitmekte ve çarkı dönmekte keyfide hakikaten yerinde midir? Pek de öyle olmadığı ve hiç de işlerin istenildiği gibi gitmediği aşikardır.Çünkü milyonlarca insan, insanın kendi dayattığı şartlardan açlık,susuzluk,barınma,işsizlik,hastalık ve güvenlik problemleri ile yani savaşlarla,göçlerle harap edilmekte ve yok edilmektedir.Buna bir de doğanın öfkesi ile depremler,seller,yangınlar,iklimsel kuraklık,soğuklar,sıcaklar ve rüzgarların neden olduğu zararlar katıldığın da yitirilen insanların çokluğu ve yaşanılan acıların derinliği bir kez daha anlaşılmaktadır.
Oysa sevgi ve özü olan saygı, onları bilinçli kılan güzel düşünce, varlıkta davranış olan o etme bu kadar uzak mı ruhtan, nedir ona bürünmeme ve ondan insanın kaçışı? Baba ile oğlunun,anne ile yavrusunun ayrılışı gibi zor olanı yapmakta ki bu ısrarı ne? Ve sır değil o, çünkü insan pek acımasız ve zalimdir.Nankör ve bilgisiz.Doğruyu bilmemesi ve yanlışı seçmesi kendi doğrusunun doğru olduğu sanısı üstünlük taslayışının hazin hikayesi ve ne yazık olan o akıbetin de bir gün tecelli nazariyesidir.
İNSAN 21.11.2018
İnsanın yaratılışı elbet dinlenilir bir hikaye kadar kıymetlidir. Fakat tamamı da bir hikaye de değildir. Ansiklopediktir, ciltliktir,sayfalardır,zamandır; okunası kütüphaneler dolusu kitaptır. Tecrübeleri, bilgileri onu hem eksilten, hem tamamlayan inanılmaz bir döngünün gösterişli kuruluşu içinde ki merkezidir. Benzersiz ölçüleri, özellikleri ve etkileri bütün yaşam sistemini varlığı ile derinden etkilemektedir. Şimdi olduğu gibi her çağda; her mekan da icatları, inançları, düşünceleri ve his ettirdikleri ile. Ve tüm yaratılanların, canlıların türleri olduğu gibi insan türleri de vardır ve olmalıdır da...Rengi ile, coğrafyası ile, besin zinciri,iklimi yakın toplulukları ile... İnsan bilinmezliğin bilinir tahakkümü gibidir. Sertliktir, yumuşaklık, güzelliktir,çirkinlik,berekettir, nekeslik...Ve hulasa tamamın hepsidir. Oysa sabittir ki ekseriyeti tamamı değil tam ben olmayı ister. Damarlarında kaynar ben olmak. Giyindirir onu yaşatır ve ona özgürlük,bireysellik,hak ve hukuk, azgınlık der...Özden çıkıştır artık bu. Yaratıcısının kendisine lütfünün mazariyeti icabınca oda verileni bulur ve paylaşır sanki yoktan yeniden ol durmuştur onu. Oysa her şey ona varmakta, ona gitmekte, ondan olmakta.Önce insan iken şimdi yitirilmiş öz ile tekrar ilk öze ve benliğe hicret etmenin adı gibidir. İnsanın o hali... Ama özünde ki enginlik, ölçülemeyen kabiliyet ona matematik ve fennin dışında bir öz güvenin varlığıdır bunca işe tevessüle cesaret kılan.
Cehalet değil bu, bilinse büyük bir ilimin ince işlenmiş nazarsız sanatıdır; gözleri, akılları temaşa ederek avutan...Sırra vakıf olan erleri rahmeti, kudreti ile doyuran, işte sen haksın ve hakkım...İnsana bir sır daha ver, insan olmanın dışında var mı büyük bir lütuf ? Varsa eğer artık insan olmak da ne fayda var bize?Şimdilik yeryüzünde insandan daha yüce olan yok. Aradığını dışında sanmanın şaşkınlığı, sarhoşluğu özünde bulmaya ona engeller, maraziyetler bahane kılmakta iken kendi harikuladeliğini, tasarımını, teknolojik bünyesini hala idrake inat olmakta olan o. Özünde ki şeytana öz benliği ayna tutar.
Bir ruhsanız
İnsanda uyanmak
Pencereden doğaya dalmaktır.
Uzun uzun bilmek siz öylece kalmaktır.
Karanlığın silindiğini görürsünüz
Tıpkı o perdeyi açmaktır.
ISLAK AYAKLAR
Yolunu izleri ile çiğnedi, boyadı
Sonra pabuçlarını çıkardı attı
Koşarak bağıra bağıra
Ormanın derinliklerine kadar daldı
İSTEMİYORUM
Çoktan kederlerimi unuttum
Yerine de yeni hayaller buldum
Değmemiş istememe
Değmemiş düşlememe
O demem yol açtı felekatlere
Yapmasaymışım iyi olacakmış.
Olmamış üzülmeme
KAÇA?
Vermez misin makule?
Satmaz mısın kimseye?
Satarsan sat sevgiye
Gülüşünün teki kaça?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!