Çok insan tanıdım.
Kimi bedbahttı, kimi biçare.
Kimi insanat bahçesi mahlûku.
Kimi etten, kemikten robot, kimi sade insan.
Çok şiir okudum.
Ölüyor kuşlar,
çiçekler soluyor,
güneş küsecek
ve günler gece olacak.
Ben yarım, sen yarım.
Sen değil miydin
bana gülmeyi öğreten?
Sen değil miydin
bana sevmeyi öğreten?
Günler geçiyor.
Günler geçtikçe
söylemek istediklerim artıyor.
Günler geçiyor,
birikiyor cümleler.
Hava neden mi karanlık?
Gelmedin ki güneş doğsun.
Sensizliğe isyan edercesine
kalbim gibi kararmış şehirler.
Kuşlar neden mi ötmüyor?
Rüyalarımdaki gibi
dipsiz kuyulara düşüyorum.
Senin dışında hiçbir şey
mutlu etmiyor beni artık.
Dipsiz kuyulu dünyanın
tutunduğum tek dalısın.
Tütün sarısı sabahlarda,
vişne renkli akşamlarda,
soğuk ve ayaz gecelerde
Karanlıklara mahkum bu şehirde,
sen varsın diye yolum aydınlanıyor.
Susuzluktan kurumuş çiçekler,
sen varsın diye boyun bükmüyor.
Aynalar... Aynalar... Aynalar aşka tanığım.
Yumruğum kan dolu, aynalar kırık dönük.
Geceler boyu adını sayıkladığım şu yatak,
şu masa, şu sehpa, şu koltuk, şu kitaplar...
Sen yaratıldın diye
mutlak bir mutluluk hakim oldu
yaratılmışların yaşadığı diyarlara.
Bütün kötülükler ilga edildi.
Karanlıklar aydınlığa hapsedildi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!