Kararan havayla,
çiyin avuntusu olmaktayken
yeryüzüne doğru,
görülmezce, işitilmeden
-çünkü yumuşacık patikler giyinir
avutucu çiy, bütün avuntuyla yumuşamışlar gibi-
anımsarsın sen, sıcak gönül, anımsarsın,
Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı
Her şey bir anda başladı
Yaşandı
Ve bitti...
Yan yana gidip de bir süre
Devamını Oku
Her şey bir anda başladı
Yaşandı
Ve bitti...
Yan yana gidip de bir süre
Sadece deli sadace şaiirse begendim şiiri.
kutlarım günün şiirini şair her dilden anlar her olaya duyarlıdır şüphesiz biraz aşık biraz da delidir elbet
ve
türküler gibi hakikat ve türküler gibi yalansız...
bin yürekten sevgilerimle...
Varoluşçuluk
Varoluşçuluk 19. Yüzyılın ikinci yarısında temelleri atılan ve 20.yüzyıl içersinde önemli ölçüde taraftar bulan bir felsefe akımıdır.Bireysel varoluş,özgürlük ve seçim yapabilme kudreti gibi temel varoluşçu esaslar çerçevesinde eser vermiş pek çok yazarın ortak çabalarının bir ürünü gibi görülebilir.
Bununla birlikte bu kategoriye dahil edilen pek çok düşünürün, Heidegger örneğinde görüldüğü üzere “varoluşçu” oldukları şeklindeki düşüncelere açıkça karşı çıktıkları da görülmüştür.Varoluşçu yazarlar düşüncelerini açıklarken sistematik bir yöntem takip etmezler.Felsefelerini aforizmalar, meseller,manzum eserler, roman veya tiyatro oyunları gibi sanat eserleri aracılığıyla ortaya koymuşlardır.
Varoluşçuluğun sistematik olamayan yapısı terimin açık bir tanımını yapmaya müsaade etmiyor.Ancak değişik yazarlarca ele alınan temaların birbirine benzer olanları seçildiğinde varoluşçuluğun ana hatları anlaşılabilir.
Bu temalara bakalım:
1.Bireysel ahlak anlayışı:
Varoluşçuluk(existentialism) terimini ortaya koyan ilk filozof Danimarkalı Kierkegaard olmuştu. Kierkegaard yazılarında, doğru ve yanlışın ayırt edilebileceği rasyonel (akılcı) ve objektif(tarafsız-nesnel) hiçbir normun olmadığını vurguluyordu. Birey için en yüksek iyi hayatını adayabileceği , uğrunda ölebileceği kendi doğrusunu arayıp bulmaktan geçiyordu.
Kierkegaard dini bütün bir Protestan olmasına rağmen Danimarka kilisesi ile savunduğu bireyci ahlak anlayışı ve otorite karşıtı tavrı ile karşı karşıya geldi.
Toplum tarafından benimsenen ahlaki normların sıradan bir takipçisi olan birey Kierkegaard’tan sonra Frederich Nietzsche tarafından da ağır biçimde eleştirildi. Nietzsche ; 'merhamet , yardım ve koşulsuz sevgi' temaları etrafında şekillenen Hıristiyan ve Musevi ahlak anlayışının, 'iktidarın' soylu ve kudretli olanların elinden güçsüz ve aciz insanlarca alınmak üzere tasarımlandığını' savladı.. Nietzsche'nin yapıtlarında “sürü ahlakı” olarak nitelediği Musevi ve Hıristiyan ahlakını acımasızca eleştirildiği görülür
Fransız filozof J.P. Sartre ise 20. Yüzyılın ikinci yarısında başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde geçerli “burjuva ahlakına” bireyin kendi doğrusunu bulma, seçme özgürlüğünü kısıtladığı, dürüst ve otantik ilişkiler kurmaya imkan vermediği gerekçesiyle karşı çıkıyordu.
Felsefeciler işte böyle biribirilerini tekzib eder dururlar.Kısacık ömürleri sonunda genellikle karavana.
Hemmide Sadece Deli! Sadece Şair! olduklarını itiraf ede ede giderler bu dünyadan
Lakin hiçbir peygamberin kendinden evvelki peygamberleri tekzib ettiği görülmemiştir.Zavallı felsefe budalaları.
oo yeah...
:)))))))))
aha işte..ben de güldüm delice..'deli' ye 'ce' ekliyorum ki,tam da gülmemişim demek ki beh:))))
ha valla,yalancıdır bu şair milleti!..ne zaman ne dediğini pek bilmez...ne zaman nereye uçacağını da!:))en uzak yıldızı uçak ypıp içine oturur,uzayı bile dolaşır...en kocaman kayanın içine saklanıp,denize bile yuvarlar kendini...biliyor musun be şair,depremleri de şairler yaratır!..dünyayı sallaya sallaya haşat eder... haşat dedim de,şimdi birileri ortaya çıkıp 'haşaaa!..' diyecek ya,desinler bakalım:))
biliyor musun şair; aşk denen şeyi de şairler doğurur,şairler büyütür...allayıp pullayıp gelin bile ederler şiirlerinde aşkı...damadı sorma hiç!..damat, ayrık otudur!..:)))
bir şiir bırakmak istiyorum sayfaya, değerli şairlerin izni ile..şiire yarın yeniden döneceğimi ve ironi duygumu geliştireceğimi haber vererek efndim...
herkese saygılarımla:
Deliyim Biraz
bugün çatlağım biraz
yani deliyim
ne hayat geliyor aklıma
ne ölüm
ben ölmem bilirsin
haydi!
üstümdeki mavi bulut
in aşağıya!
seni çok özledim
dudakların varsa eğer
öpüşmeliyim...
T.Atay
Şiiri okudum bitirdim.Aklıma başlardaki ''çiy'' sözcüğü takıldı.Pişmişlerden bir beyit paylaşayım istedim.
''Açmasa goncanun girihin jâle dişleri
Yıllar geçeydi nâhun ile açmayaydı hâr''
''eğer çiyin dişleri goncanın düğümünü açmasaydı, diken yıllar geçse tırnak ile açamazdı''
Necati Bey'in Fatih Sultan Mehmed'e yazdığı bir kasidesinde rastgelmiştim bu beyite.
kaynayıp kazanına düşmüş, gönül ateşinde pişmiş şiir tercüme de olsa çok güzel.
Güzel uyumakta olan şair uykusuna devam etsin.
Nevin Subaşı hanımefendiyi de andık gece gece
Güzel şiirlerini uyandırsın.Hürmetler iyi geceler
Duygu ve düşünceleri dile getiren sözlerin, hacmi ve yoğunluğu,kelimelerin özgül ağırlığında gizlidir.
Şair; ayni zamanda karışımları iyi ayarlamasını bilen,hassas bir simyager ve kimyacıdır.
Bu şiir ile ilgili 38 tane yorum bulunmakta