Seninle başlayan her sabah,
bir kelebeğin kanadındaki ter damlası gibi narin,
ama içinde fırtınalar saklayan bir sır gibi gizemli.
Bir rüzgârın ucunda salınan yaprak gibiyim,
kaybolmuş bir sonbaharın izinde.
Zaman, ellerimin arasından kayıp giden
bir kum saati gibi dökülüyor,
her bir tanesi anılarla yüklü
ve her biri bir vedanın yankısı.
Bir masalın sonuydu bizimkisi,
Sözlerimiz rüzgâra savruldu birer birer,
Unuttuğumuz ne varsa, hatırlattı gece,
Ay ışığında solgun bir vedayla.
Bir ömür gibi uzun, ama bir nefes kadar kısa,
Gözlerimizde sustu tüm cümleler.
Bir rüzgar esti içimde, adı yoktu, sureti duman,
Belki bir fısıltı, belki bir yankı, zamanın ötesinden çağıran.
Kum saatinin taneleri gibi süzülen bir düşüydü sevda,
Her bir tanesi bir ömür, her anda bir sonsuzluk vardı.
Gözlerimde kaybolan bir sis perdesiydi aşk,
Bir ıssızlığa gömülür gecenin dilsiz dudakları,
Göğün paslanmış yıldızları düşer omuzlarıma,
Bir zamanlar parlayan o yıldızlar,
Şimdi boşlukta savruluyor, soğuk ve anlamsız,
Sanki içimdeki sessiz vesveseyi dinliyorlar.
I
Sokakların sessizliğinde yankılanır vuslat,
Taşların soğuk yüzü sarar her adımı.
Gökyüzü bir perde gibi ağır,
Sabahların sisli soluğu çarpar yüzlere.
Islak sokaklarda geziniyor izlerin,
Her damla bir sır gibi düşerken taşlara,
Geçmişten bir gölge usulca canlanıyor.
Yağmurun ardından süzülen seslerin
Bir duvar dibinde sakladığı o anılar,
I
Bazıları diz çökerek yaşar,
Bazıları yumruğunu sıkarak.
Ve herkes bir lanetin gölgesinde yürür;
Bir yalnızlık var içimde,
Sessizliğin yankısında saklanmış,
Her adımda büyüyen, gölgeler gibi,
Ve her nefeste biraz daha derinleşen.
Gökyüzü gri,
Yalnızlığın rengidir,
Gözlerimin derinliklerinde
Karanlık bir deniz,
Her dalgası bir anı,
Her köpüğü bir hayal…




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!