En başından beri İslam düşmanlarının cevap aradığı bir soru var. “Ne yapmalı da bu Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmalı? Bu yapılamıyorsa eğer ne yapmalı da hiç değilse dinlerinden onları soğutmalı?
İslam düşmanlarının daha İslam’ın yayılmaya başladığı ilk yıllardan itibaren vizyona koyduğu yıpratma, yozlaştırma ve mümkünse yok etme politikasını hiç bıkmadan, usanmadan günümüze kadar taşımış olmaları ve bu mücadelelerinden de asla
vazgeçmemeleri onların İslam dinine olan kinlerini göstermesi bakımından çok çarpıcı örnektir.
İslam düşmanları için tek bir hedef vardır, İslam’ı yok etmek. Eğer bunda başarılı olunamıyorsa hiç değilse yozlaştırmak.
Bir şeyi bilmek lazım: Dinin sahibi Allah’tır (c.c.) ve onu korumaya da muktedirdir. İnanan biri için bunda hiçbir şüphe yoktur. Ama bir şey var ki Müslümanların da inandıkları dini ona saldıranlardan korumak görevleridir.
Peki, o zaman bu konuda şimdiye kadar ne yapmışlardır? Ve bu yapılanlar ne kadar etkili ve yararlıdır? Bu sorulara cevap vermek lazımdır.
Biz Müslümanların ağır bir vurdumduymazlık ve umursamazlık içinde olmamız ne yazık ki yüce dinimizin düşmanlarının umutlarını ve cesaretlerini taze tutmalarına imkân sağlamakta, bitmek tükenmek bilmeyen kinlerini kusmak için uygun zeminler bulmalarına yardımcı olmaktadır.
Dinimiz İslam’a saldıranlara kızıyoruz, kızmalıyız da ama kızmak yeterli midir? Elbette değildir. Peki, o zaman ne yapmak lazımdır? Bu sorunun cevabı vardır, vardır da cevabı verdikten sonra gereğini yapmak da lazımdır.
Eğer bu günkü Müslümanlar bu soruya bir cevap verebilmiş olsalardı hâlâ bu kadar muhtaç, bu kadar geri kalmış, bu kadar çaresiz bir halde olmazlar, ataları gibi dünyaya düzen ve adalet dağıtıyor olurlardı.
Ne yazık ki biz Müslümanlar dinimizi koruyamaz hale geldik ve yine ne yazık ki yapılan yoğun bir şekilde aleyhte propagandanın hâlâ etkisi altındayız.
Propaganda tekniklerinin gelişen teknolojiyle birlikte eskiye göre çok daha kapsamlı bir hale gelmiş olması ise bu etkiyi giderek daha da arttırmaktadır.
İslam düşmanlarının işi bugün daha kolaydır. İşte tam da burada başka bir kaç sorunun daha cevabı verilmelidir. Bu eylemsizlik, bu hareketsizlik daha ne kadar sürecektir? Ve bu illüzyondan kurtulmak için daha ne kadar beklemek gerekecektir?
gözlerimizin açılması ve aklımızın başımıza gelebilmesi için illa ki elimizdekini tümden kaybetmemiz mi gerekir?
Ve yine “Yeter artık dur!” demenin zamanı ne zamandır? Yoksa bu sorunun cevabı “Hiçbir zaman,” mıdır?
Kayıt Tarihi : 19.3.2011 02:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Aslında bu yazıda sözü edilen propaganda tekniği hayatın her alanında ne yazık ki başarıyla uygulanmaktadır. Reklâmlardan tutun da çocukların seyrettiği programlara, okuduğu yayınlara kadar. Bu yazıda din konusunun seçilmesi sadece bir tercihten ibarettir.

TÜM YORUMLAR (1)