Gülümse…
Çünkü gülüşün—
kırık aynaları onaran bir bahar,
yorgun şehirlere nefes veren bir şarkı.
Umutsuzluk dediğin,
yalnızca gölgenin kısa bir uğrayışı.
Diken mi acıtır gülü,
Yoksa insan mı dokunur en derine?
Aynı dalda saklıdır hem bahar hem hüzün,
Bir yanıyla yara, bir yanıyla çiçek yine.
Sevda mıdır gülü sonsuz kılan,
Yoksa gizli acıyı saklayan diken midir?
Yollar uzun gurbet kısa
Özlem çeker gönül hasta
Sorarsan bizleri herkes yasta
Hoş gelmişsin gönül hoş gelmişsin.
Sen gideli gün bile doğmuyor
Sevilen var, seven yokmuş…
İşkence var, ölüm yokmuş.
Zaman durmuş, an donmuş,
Ama yürek hâlâ kor olmuş.
Suskunluk en derin yara,
Ben yokken de vardın sen.
İsmim yoktu.
Ama gözlerim senin silüetinde uyandı.
Bir şehir var içimde,
hiçbir haritaya sığmaz.
Ne adı var ne sınırı,
ama senin adını her duvarda
gizli mürekkep gibi taşıyor.
Ben kendimden önce vardım,
Henüz adı konmamış bir sessizlikte.
Ne doğdum, ne kayboldum—
Sadece oldum, eksildikçe.
Kalbim bir kırıntıdil konuşur,
İnsan diye bir şey var,
yürür—ama nereye bilmez.
Güler—ama içiyle gülmez.
Biriktirir her şeyi,
ama en çok
kendini kaybederken fark edilir.
Kaç bahar, kaç kış geldi geçti..
Yaşadığım günleri,
Örümcek ağlarını araladım birer birer..
Yaşam ötesinden giderken,
Saatte akrep ve yelkovanı,
Ömür denilen merdiveni çıktım birer birer..
Bir taş gibi fırlattım kalbimi
kırıldı, paramparça –
dağılan parçaları toplamadım,
bıçak gibi bıraktım olduğu yerde.
Çünkü bazen sevmek değil,
Tebrikler. Üretkenliğiniz bir çığ gibi ülkeyi kaplasın ve sizleri örnek alanan iyi insanlar çoğalsın.