Düşmüş gidiyorlar yobaz peşine,
Ayakları hasret iki keliğe.
Başı kapattırmış zorla eşine,
Düşman olmuş iki güzel beliğe.
Doğruyu söylesen, coşup gidiyor,
Bir çıkmaza attın ki; yolum düştü bir yara,
Yara bende kaldı da saramadın nazlı yar.
İstedim ki yaramı yine sevdiğim sara,
Sara hastası oldum, yaramadın nazlı yar.
Yarama basmak için tuza çevirdin baz’ı
Beni ağlattıkça gönlün hoş olur
Nasıl anlatayım derdimi sana?
Ne söylesem yine sözüm boş olur,
Nasıl anlatayım derdimi sana?
Hasretin sinemi yakıyor sanki,
İnsan her yönüyle eşit olmadan,
Bu dünyada nasıl bayram edeyim?
İnsanlık alemi huzur bulmadan,
Bu dünyada nasıl bayram edeyim?
Emekçiler sıksa tutmadı safı,
Sendin iki cihan varım
Sendin benim diğer yarım
Dolup dolup dert pınarım
Taştığında mutlu ol yar
Sevdiğimi bile bile
(İstidrâk Sanatı- Zü'l metali Gazel)
Ey devletli Sultanım, öğrendim silsileni
Gizlemeyi bilirsin, ne yapsan da aleni.
Gürcü Bagratuniler Osmanlı’ya direndi,
Yiğitler yetişir aslan yürekli,
Bir uyuz çakala boğduramazsın!
Kâinat kendince döner sürekli,
Güneşi batıdan doğduramazsın!
Namerde fırsattır, merdin darlığı
Âşığım ya çalamadım sazımı
Yâr zülfünden bağlamaya tel gerek.
Mecnun’um ya, Leyla’m bilmez sızımı
Yüreğimi dağlamaya çöl gerek.
Sezemedim şu feleğin fendini,
Emperyalist düzenini,
Yıkmayınca kurtuluş yok.
Reddeyleyip bütün dini,
Çıkmayınca kurtuluş yok.
Yönü bozuk mihrapları,
Dostlar benim ahvalimi soruyor;
Yine bu yıl memleketim gibiyim.
Çabalarım sanki neye yarıyor,
Yine bu yıl memleketim gibiyim.
Yeni evden eski eve göç ettim,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!