Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Bütün kadınlardan tablo yapılabilir biri hariç. O da kim midir? Tabi ki yontulup şekillendirilen ve bir resme monte edilebilen taş gibi kadındır. Bir resme başladığınızda dikkat edin, kompozisyonuzda kadın figürü olacak kişi, mutluysa eğer sıradan pozlar verir ve boyayı taşırır. Kadını mutsuz et ki, tabloya heyecan ve renk katsın. Böyle olmazsa kadın katılaşır, taşlaşır. O zaman resme bir figür olarak değil, bir motif olarak katılır. Kadın mutsuzken kısrağa, mutluyken dişi bir ayıya benzer. Her şeye sahip olan kadın, mutsuzlaşır, sıradanlaşır. Kadını kadın yapan arzularıdır. Bütün arzularına kavuşmuş kadın, dişi bir ayı kadar tehlikelidir. Yeni arzulara ulaşmak için kendine av arar. Genelde de avladıkları balık hafızalı erkeklerdir. O erkekler ki, kendilerini bu yüzden nimet sanır. Bir kadının mutsuzluğu, yüzüne vuran asalettir, zarafettir. Kadın mutsuzluğunda daha çok süslenir, daha çok taranır. Böylece resme hazır hale gelir. Kadın mutluyken, gülüşleriyle kırıp geçirir ortalığı. Kahkahaları, su motoru kadar ürkütücüdür. Ve kadın gülünce, sadece kendi yüreğine su verir. Gülen kadın, aşırı sıcak havaya benzer. Sadece bunaltır. Mutsuz kadın, düşünceli görünür. Saçıyla oynar, elini elinin üzerine koyar. Bir ressam için, bulunmaz pozlardır bunlar. Bir kadın, ağlarken bir denize, bir nehre, bir göle benzer. Hiç ağlamayan kadın, kupkuru bir dala ya da oduna benzer. Kadına mutsuzluk yakışır. Mutsuz kadın, budanmış ağaç gibidir. Baharda çiçek olmayınca dallarında, çayır çimeni etek eder, bulutları başına taç eder. Çevresini kendi çerçevesine toplayan kadın, mutsuz kadındır. Üzüntü sanki kadın için vardır. Üzüntü ve keder kadına ince bir ses, titrek bir dudak verir. Kadın üzüntülüyken kemana benzer. Dokunsan bir şarkıdır, yere koysan bir figürdür. Bir ressam için, şarkı söylerken resim yapmak zordur. Mutsuz kadın hem müzik hem edebiyat hem tiyatro hem de sinemadır. Mutsuz kadını resmetmek, tüm sanatlardan birer parça resme katmaktır. Mutsuz kadın sancılıdır ve doğurgandır. Tüm sanat eserleri de bir sancıdan doğmuştur. Mutsuz kadın sana seçme şansı bırakır. Çünkü mutsuz kadın, içi boş kristal bir vazodur. İstediğin çiçekleri koy içine. Mutsuz kadın, içini açar. Mutlu kadın kapalı bir kutudur. Mutlu kadının içi tıka basa doludur. Mutlu kadın tek bir renktir. Hiçbir bulanıklık veya renk kalabalığı yaşamaz. Böyle kadından da tablo olmaz. Mutsuz kadın, kısraktır. Özgürlük ve aşk onun sırtındadır. Yelesinden ayrılık rüzgarları esse de, gerisinde gelincik tarlası bırakır.

Devamını Oku
Osman Demircan

Erkeği cesareti yüceltir.Kadını ise iradesi. Bir toplumda kadınlar erkekler kadar namussuz olsaydı hiç şüphesiz o toplumda namuslu insan kalmazdı. Bir toplumu ayakta tutan ve ona güç veren kadındır. Erkekler bu güçten faydalanarak cesaretlenirler. Bu yüzden iradesini yitirmiş kadınlar korkak çocuklar türetirler. Bir toplum ise işte böyle soysuzluğa ve asaletsizliğe gider. Kadın iradesini hislerinden alır. Duyguları güçlenmiş kadın dünyanın damarlarında akan ateş nehrini hisseder. Ve böylece erkeğe yön çizer. Erkek kadından aldığı bu rehberlikle birçok şeye cesaret eder. Emin adımlarla yürümeye devam eder.
Kadın toplumu sürükler. Ayakları nereye giderse hayat o tarafa doğru akıp gider.
Toplumlar anca kadınlarına değer verdikçe değerleşirler. Bütün erkeklerin yürek ağrıları kadınları sevince diner. Bu sevgiyle tüm insanlar kurtuluşa ererler.
Kadını hor görenler dünyada mutluluk yüzü göremezler. Kadınla el ele tutuşan erkekler ve onun avuçlarından su içen erkekler bu tada hiçbir yerde erişemezler.
Kadınlar hayata güzellik katan estetik katan bir mayaya benzerler. Mayası bozuk kadınlar ise bütün toplumu çürümüş bir ekmeğe dönüştürürler. O toplumda ne bir tad olur ne bir neşe. Dünyanın en güzel işleri kadınların elleriyle ince bir zevke bürünürler.
Toplumlar işte o ellerle yani kadın elleriyle güzelleşirler.

Devamını Oku
Osman Demircan

İçi boş beynine profilimi doldurma çalışması içinde olamam. Sendeki kafa dipsiz bir kuyuya benzer. Bana Yusuf yüzlü diyeceksin diye karanlık sularına düşemem. Sulanmış beyninin kılcal damarlarında çıplaklığımı yüzdüremem. Sen beni düşüncelerinle boğmaya çalışırsın. Bir girdaptır, bir karanlık sudur beyninin içi. Bana aydınlıktan ve yakamozdan dem vurma.
Karanlık beyninin zindanlarında her şey paslı. Kilitlerini ben açamam. Ben yüreği yanık, dudakları kurumuş halde seninle konuşurum. Sen ise boş bardağı bana dolu gösterirsin. Yüreğime serptiğin sular bir yalandan ibarettir. Senin yalanlarına kanamam.
Neyimi merak edersin hadi söyle? Kıyafetim sana yakışmaz. Sen bana göre bir yırtık donsun. Tarzım seninle uyuşmaz. Aynı zamanda bir yamasın, boşuna bana yamanmaya çalışma. Senin rengin benim kıyafetime uymaz.
Senin hayatın lükstür. Lüks arabanın aynasıyla bana çarparsın, sonrasında camı açıp ağzıyla laf yapmaya çalışan da yine sen olursun. Nefretin diline vurur. Husumetin de bir asaleti olmalı. Sen o markalar içinde köpek maması gibi durursun.
Bu ülkede şehirler, kasabalar, köyler uzak değil. Senin gibiler, benim gibilere uzak. Bana bir uncu, bir fırıncı gibi bakarsın. Oysa boş çuval olan sensin. Beni kendinle karıştırma. Sen insanlara sığır dersin, sonra yayık gibi sağa sola çalkanarak yaşarsın. Oysa senden ne ayran olur ne yağ. Her tarafından nefret akıtırsın.
Her yanın tuzak olsa da ben ne çakalım ne de kurt. Tuzağına düşmeyeceğim, sana son sözümdür. Sen git ayılarını durdur. Dağlardan, taşlardan, ormandan tiksinirim dersin; ama yanından ayıları hiç eksik etmezsin. Tam bir Etiler züppesi ve şehir fiyaskosusun. Tam bir etiket manyağı, medeniyet canavarısın.

Devamını Oku
Osman Demircan

Hz. Muhammet en büyük devrimcidir.Kabileler halinde yaşayan bir topluluğu önce toplum haline getirmiş sonra millet haline dönüştürmüştür.Sonrasında hayat verdiği o millet kurduğu devlet aracılığıyla dünyaya siyasi ve iktisadi düşüncelerini yaymıştır. Siyasi bir amacı olmayan bir ordu şüphesiz sadece kan döker oysa İslam ordusu kan dökmek için değil dünyaya sağlıklı bir yaşam kazandırmak amacıyla savaşmış ve bunu başararak eşine az rastlanır bir medeniyet kurmuştur.Dünyanın en büyük medeniyeti Roma ya da İngiliz imparatorluğu olduğu görünse de aslında dünyada gelmiş geçmiş en büyük medeniyeti Hz. Muhammet kurmuştur.
Peki nedir öyleyse Hz. Muhammet düşmanlığı ve tahammülsüzlüğü.Yok neymiş şu kadar karısı varmış yok bilmem çocuk yaşta bir kızla evlenmiş.Aklıma o an sayın Perihan Savaş’ın bir sözü geliyor.Önemli olan bir erkeğin kaç kadınla evlendiği ya da kaç kadınla beraber olduğu değil önemli olan o erkeğin kadına bakış açısı ve ne verdiğidir.Eğer kadınlar mutluysa ve ortada bir şiddet bir zulüm bir ihanet bir sevgisizlik ve saygısızlık yoksa o insanların mağduriyetinden söz edilemez ve ilişkileri bizleri hiç ilgilendirmez.
Dünyada en tehlikeli insanlar zeki olmadıkları halde kendilerini zeki sayan ya da zekasına dehasına tapan insanlardır.Bu insanlar dinlerini yaymak ve putlarını, heykellerini dikmek istediklerinde karşılarında her zaman Hz. Muhammet’i bulmuşlar ve bundan çok rahatsızlık duymuşlardır.Çünkü insanlığı köleleştiren çıplaklığa karşı çıkan bu dinden ve Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyen Müslümanlardan kendilerine tapacak kimseleri bulamadıklarından dolayı nefret etmişlerdir. Kadınları güzelliğe mahkum eden ve kozmetik çılgınlığının girdabına sokmak isteyen güçler İslam’ın gücünden dolayı bu emellerine ulaşamamışlardır.Bu yüzden işte sırf bu yüzden kirli ellerini Müslüman kadınların üzerine uzatmışlar onu soyup soğana çevirmeye çalışmışlardır.
İslam kültürü sömürü kültürünün hep karşısında olmuştur.Çünkü Batılı güçler maddeye tapan bir millet yaratılmadıkça kendilerine kulluk edecek kimseleri bulamayacaklarını bildikleri için İslam’ı yok etmeye karar vermişlerdir.İslam’ın manevi havasının sağanak sağanak yağmurlaştığı ve umudun her zaman yeşerdiği Müslüman coğrafyasına kaya gölgeleri düşürerek korku yaymaya çalışmışlarsa da İslam topraklarında her zaman gül kokmaya devam etmiştir.
Umut Müslüman’ın yüzenden hiç eksik olmamıştır.
Sözün ve duyguların bittiği yerde onun felsefesi onun ışığı doğmuştur. Konuşanlar boşuna konuşmaktadır.Çünkü bilgi ağacının meyveleri olgunlaşmış insanlar o meyvenin tadını almış ve mutluluğun zevkine ulaşmıştır.Konuşan o meyveden tadamayandır ya da çöpü elinde kalandır.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir zamanlar ormanın iki tarafında iki saray varmış.Biri sağ tarafın çok uzaklarında diğer saray ise sol tarafın uzaklarında yaşıyorlarmış. Bir gün savaş emri verirmiş.Pazartesi günü savaşacaklarmış. Hangisi yenerse ona madalya vereceklermiş.Ama içindeki krallar savaşacaklarmış. Herkesin beklediği an geldi. şavaşın başlamasına az vakit kalmıştı.Herkes aşağı indi.Bir sarayın adı kırmızı saray diğer sarayın adı ise mavi saray üç saat geçti savaş bitti. Kazanan kırmızı saray oldu. Kırmızı saraya madalya verirdi. Mavi saray üzgün üzgün saraylarına gittiler. mavi sarayın kralı dediki bir daha ki savaşta biz yeneceğiz.Yenemezsek benim adım kral olmasın dedi. Kırmızı sarayın kralı kızına söz vermişti. Diğer şavaşta biz yenersek sana madalyayı vereceğim. Kral kızını çağırıp madalyayı kızına verdi.Kızım sana söz vermiştim diğer savaşta biz yenersek sana madalya verecektim. Şimdi al bunu dedi. Küçük kız madalyayı alıp babasına teşekkür ederim dedi babası ne demek dedi. Bir gün çook güzel mi güzel ormana yeni bir saray geldi. Yeni sarayın adı pembe imiş. Kırmızı saray ile mavi saray çook şaşırdı.Çünkü bu ormana iki tane saray yete bilir di.Pembe saray bu ormanda iki saray olduğunu biliyordu. Hatta yeni olduğu için iki saraya bir ziyaret yapayım da tanışalım bir de hediyelerimi veririm dedi. İlk kırmızı saraydan başlayayım dedi. Yürüdü yürüdü yürüdü şükür olsun vardı.Sarayın kapısını tıkladı. TIK TIK TIK TAK TAK TAK diye tıklattı.kapıyı açan güvenli güvenciler açtı.Güvenli güvenciler dediki kimsiniz yabancılar giremez dediler. Ben yeni sarayın yeni kralıyım dedi ve güvenli güvenciler buyurun deyim kapıdan içeri girdi.merdivenlerden yukarıya çıktı kralın kapısını tık tık diye tıklattı.Kral kim o dedi ben yeni kral bu ormana yeni taşındım.Kral gir dedi otur şöyle dedi yeni kral teşekkür ederim dedi. Önce ben kendimi tanıtayım sonra sen bana kendini tanıt dedi kral tamam dedi.benim adım Karroz bursa doğumluyum eylül ayının birinci günü 20010 da doğdum ve size bu hediyeyi vermeye kendimi tanıtmaya geldim dedi. KARROZ hediyeyi alır mısın dedi. Ve şimdi sen kendini tanıt. Kral hediye için sağ ol dedi ve kendini tanıtmaya başladı. Adım MARTİN FRANSA doğumluyum şubatın on birin de doğdum 20011 de doğdum dedi MARTİN. Tamam martin uzun uzun konuştuk şimdi ben d kaklıyım dedi KARROZ. Karroz artık arkadaş mıyız diye sordu MARTİN evet dedi ve KARROZ sorusunu sorduktan sonra yoluna devam etti.İndi indi aşağıya geldi.Oğğğ dedi bir tane saray kaldı ona da çikolata verecekmiş. Çünkü martine çikolata verdiği için mavi sarayın kralınada çikolata verirmesi gerek. KARROZ yoluna devam etti.Mavi sarayın yanına geldi. kapısını çaldı.

çocuğuma aittir

Devamını Oku
Osman Demircan

İki satırlık adamlara sattık mısra yüklü şiirleri
Kitapsızı başımıza kütüphane müdürü atadık
Hayatında kendine ait bir cümlesi olmayanları
Adam sandık bir söz bekledik yazık çok yazık

Hep limon satarak zengin olacağımızı sandık

Devamını Oku
Osman Demircan

Yalnızlığım keskin bıçaktır sensizliğimde.
Boynumda sana kurban oluşumun tadı.
İmkansızlık çırpınıyor bedenimde aşkla.
Ölüyorum çünkü sen yoksun senelerce.

Kurban olduğum gözlerinde çelik ışıltısı.

Devamını Oku
Osman Demircan

Saf duyguda dudak titremede.
Ağzım buz ister misali nöbette.
Yangın yeri buralı değil uhrevi.
Deniz döksen söndüremez beni.

Hangi çerçeveyle bakarsan bak.

Devamını Oku
Osman Demircan

Her taraf karanlık ve soğuktur intiharın eşiğinde
Gözlerini kapadığın an cehenneme sürüklenirsin.
Ömür boyu mutlu olmadın da ölürken ederler mi
Yok öyle şatafat içinde ölmek sana yedirirler mi.

Yok öyle kolay değil uçuruma atlamayı seçmek

Devamını Oku
Osman Demircan

Saraylarda cariyeler gördüğü gibi
Boğaz'ın, Haliç'in, kenar sularında,
Sokak çocuklarını dahi görmeliydi.
Mimar Sinan'ın taştan avlularında,
Dilencileri de görmeliydi İstanbul.

Devamını Oku