Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Saçlarını uçurumlar tarar kimseler sevemez seni
Okşayamaz lülerini uçurum çiçeklerini zülüflerini
Savrulur dudağından bayraklar özgür öpüşlerinle
Sevdan ırmak olur yayılır bütün yanan yüreklerde

Sen varsan gülersen kelebekler konar çiçeklere

Devamını Oku
Osman Demircan

kadın dediğin masmavi deniz olmalı
kızıl gün akşamları onunla başlamalı
sıcak kumdan serin sulara atlar gibi
arzuyla kabaran yüreği kulaçlanmalı

kadın dediğin masmavi deniz olmalı

Devamını Oku
Osman Demircan

Başımı yastıklara vuruşumun kan damlalarıydı rüyalarım. Her sabah seninle göz göze gelişimin kan birikmeleriydi rüyalarım. Ağlayışlarımı göz kapaklarımla kapatışımdı rüyalarım. Hiç gülmeyeceğime katlanırdım da seni göremeyişime katlanamazdım. Sensizlik her an kör bir zamandı ve sen gözlerimin önünden bir jilet gibi giderken, bakışlarımda biriktirdim acılarımı. Güzel yüzünü bir daha göremeyeceğimin verdiği ıstırapla buruş buruş bir kağıttım dünya çöplüğünde. Yetimdim, öksüzdüm sensizliğimde. Öyle bir gittin ki geride bıraktığın ben, kurumuş bir mürekkep gibi kaldım sana gitme deyişlerimde. Sen su gibi aktın seninle oturduğum merdivenlerden. Ben ise bir ayakkabı gibi kaldım basamakta. Bir aşk masalıydı aşkımız; ama tersine yazılan. Bir kestane ağacı gibi kaldım sen gidince. Bütün dikenleri bana bıraktın, sen iri taneli kestaneler gibi gittin benden. Bütün acılarım bir yığın iğne oldu ve hepsini yuttum. Aşkım, senin ardından sadece kan kustum. Bir ölümdü sensizlik. Bana karanlığa gömülmeyi bıraktın. Sen yeni sabahlara uyanırken, ben simsiyah bir pijama gibi yatakta kaldım. Aşkım, yolların kıvrımlarındaki kara parçalarının denize uzanan uçlarını yüreğime sapladın. Sen gidişine gidiş kattın. Ben ise senin gidişinle yollar gibi kıvrandım. Sen benim aşk kitabımdın. Seninle kopya çekmeyi öğrendim sevmek adına. Şimdi disiplin cezası yemiş çocuk hocaların yanında nasıl iki büklüm olursa öyle iki büklüm oldum. Sensizlik benim aklımı başımdan aldı. Sensiz tüm hayat imtihanlarını kaybettim. Baştan aşağı sıfır çektim. Bir değerim kalmadı senin gidişinle. Tüm okul çocuklarının gevşetilen kravatı iken şimdi sıkılan bir gırtlak gibi oldum. Sensizken nefes alamaz oldum. Seni sevmenin bedelini tüm kalabalıkların içinde yalnız kalarak ödedim. Gülüşüm bir bedel oldu başkalarına ödenen. Sevmelerim en ağır bedeldi insanlara ödediğim. Yüreğim isyan eden bir topluluğun duygu kalabalığıydı. Yüreğim kanla dolu bir meydan oldu sen gidince. En geniş anlarımda bile seni sevmenin hüznü yüreğimde dar bir zindan meydana getirdi. Senin gidişin beni kemikleri kırılan intihar eden insan gibi yüzüstü bıraktı.
Öyle çaresizlik yaşattın ki bana ne ağlamak kar etti ne de gülmek. Bedenim öyle gerildi ki tenime dokunsaydın kırağı yemiş telgraf tellerine dönüştüğümü anlardın. Sana haber salamadım gittiğinden beri. Bir sıcak haber gelmedi senden. Tüm dünyam buz sarkıtlarıyla doldu. Sensizlik yüreğime karlı kan akıttı. Avcıdan kurşun yemiş bir kuş gibi bahara özlem şarkıları söyledim. Bir tutam saçın olsaydı yanımda, belki üşümezdim ayazda saçları olmayan bir insan gibi. Düşmezdim kanadı yaralı kuş gibi yerlere. Sensiz tutunamadım bir kuş gibi dalsız budaksız gökyüzüne. Düştüm kimsesizliğe.

Devamını Oku
Osman Demircan

hüzünler kol gezer sokaklarımda
ayaklarım bir kuru dal gibi kırılır
yürüyemem lale bahçeli günlere
tabanımdan kan dökülür yerlere

sokaklar bana kör gözüyle bakar

Devamını Oku
Osman Demircan

kaçarım arkamda kurt sürüleri
koşarım bunu özgürlük sanmayın
yetişin desem ne gelir ki elimden
yetişir bana yine de kurt sürüleri

bütün kaçışlarımda ceylan izi var

Devamını Oku
Osman Demircan

Gözümde korkuyla doğdum anamdan.

Ne yana baktımsa yıpranmış bir yüz.
Ve her gördüğüm yüzde yıldız kayar
Bütün çizgilerden kopan bir fırtınayla.

Devamını Oku
Osman Demircan

Mutluluk sensin, mutsuzluk da. Su şırıltısı da sensin, boğulmak da sensin. Bir çocuk sevinci yaşarım yanında. Her daim can diye dolaşırsın damarımda. Ey sevgili beni lüks arabalar içinde görmek istersin. Dersin ki bu araba bile sana yakışmaz, sana jip almalıyım. Kafanı sen benle bozarsın, ben seninle. Ey sevgili bizi kim tamir edecek söyler misin? Beni gülümserken seversin ama dersin ki ben senin kötü tepkilerini, kusurlarını ve yanlışlarını da özlerim. Beni mutlu etmek için İstanbulun Vefa semti kadar güzel, Bebek semti gibi şirin olursun. Bana ağaçları gösterirsin, masmavi elbisenin ışıltısı yapraklarında ışık oyunu oynarken. Bana çiçekleri gösterirsin, yüzün bir gül yaprağı gibi parlarken. Ey sevgili varlığın yeter bana. Ben ne jip isterim ne de deriden koltuklar. Yeter ki hayatımın dikiz aynasında sadece sen ol. Bütün yollarım sana doğru gelsin de ayaklarım çakıl taşlarıyla ezilsin mühim değil. Bir gülüşün en pahalı mücevherden daha değerlidir. Senin için acı çekmek benim için kıymetli şeydir. Ey sevgili bırak dünyanın avam isteklerini. Ne araba isterim ne de saray. Çünkü bu dünyada canım sensin. Söyle sevgili candan daha kıymetli olan şey nedir? Seni seviyorum derken yüreğim bir çocuğun kalbi gibi sevinçlidir. Bu sevinç bütün dünyanın hazinelerinden daha değerlidir. Yüzüne bakmak, seninle konuşmak sandalyeden inip tahtta oturmaktır. Seni sevmek en büyük sultanlıktır. Yaşamak bir, iki, üçtür. Seninle olmak geçmişle geleceği badem şekeri yapmaktır. Geçmişim bir şeker tadı verirken damağıma, geleceğim bir badem tadı gibi beklemektedir. Seni sevmek dudakları şapırdatmaktır. Seni sevmek parmak uçlarını yalamak, dudakları emmektir. Öyle bir tat katmaktasın ki hayatıma, her gün paket dolusu hediyelerin ellerime doldurulması gibi mutluluğa doymaktayım. İyi ki varsın derken iflas etmiş bir kişinin kıyıda köşede para bulması gibisin demek istemekteyim. Benim zenginliğimsin ve kurtuluşumsun. Yalnızlık ellerden belli olur. Sen benim ellerimi aşkınla dolduransın. Yalnızlık yatağın soğuk olmasıdır. Sen benim gündüz güneşim, gece neşemsin. Seninle unuturum kendimi ve yokluklarımı. Tüm varlığınla hayatımdasın. Bırak jipleri, otomobilleri. Yürek direksiyonum senindir. Sür beni aşka. Kimse yetişemezsin hızımıza.

Devamını Oku
Osman Demircan

ince yapraklar ağlar kalın dalda.
sanmayın ağaçlar hiç ağlayamaz
sanmayın onların gözleri yoktur.
onların gözü bulut gözyaşısı çiydir
ağacın halinden kazma ne anlar
insansa onları yakmazsa ısınamaz

Devamını Oku
Osman Demircan

Bugün bir sınavda görevliydim.Hani araba sürersiniz de viraja gelince zorlanırsınız ya.İşte öyle insanlar çıktı karşıma.Sarıklı, cübbeli kişiler girdi sınava.Sanki bilerek böyle yapıyorlardı ya da bu tarz giyinerek kişilik buluyorlardı. Belki de birtakım odaklara hizmet ediyorlardı.Bu yüzden samimi Müslümanları istismar ediyorlardı.
Düşünün bir üniversitedesiniz.Öğrencilerin çoğu sarıklı, cübbeli ve asalı.Sizden hoşlanmadıklarında, kafanıza bir sopa vurabilirler.Bunu kutsal bir dava için yapabilirler.Siz onlar için bir köpek olabilirsiniz.Bu yüzden ellerindeki asalarıyla, Kızıl denizi ikiye yaramayacaklarına göre, kafanızı yarabilirler. Alnınızdan kan boşalırken değil bir insana, hayvana bile yapılmaması gereken bir davranış gösterebilirler.Allah rızası için ölümünüzü seyredebilirler.
Bugün sınavda görevliydim.Sarıklı cübbeli insanlar yoluma çıktı.O zaman anladım insana hiçbir şeyin uzak olmadığını.O zaman anladım Anya ile Konya’yı görmenin ne olduğunu.O zaman anladım keskin virajlara yakalanmanın sadece benden kaynaklanmadığını.Ben ne kadar kurallara uysam da gelip birisi bana çarpardı veya beni uçuruma atardı.İnsan başkasının eliyle çarçabuk yoldan çıkardı.
Gökten para yağsa ve insanlar sürekli para toplama hırsıyla gökyüzüne baksa, kaç kişi ayaklarının dibindeki uçurumu görebilirdi.İşte insanlar ne amaçla olursa olsun hırslı olmamalı.Kimseye çakal gözlerle bakmamalı, kimseyi tavuk yerine koymamalı.Dünya kümes değil çünkü.İnsan insana yol göstermeli.Bu yüzden herkes yol yordam bilmeli.Güzel giyinmeli.
Bir akşamüstü lokantada yemek yerken adamın biri dikkatimi çekti.Sakallarını elleriyle tutmuş, yemek yiyordu.Elleri bu kadar işkenceye maruz kalabilirdi.Avuçlarına cetvelle vurulsa, daha hafif kalırdı.Çünkü kaşığa tutayım diye,tabağın içine girip sakallarına bir zeval gelmesin diye resmen adam çırpınıyordu.Bu kadar sıkıntı içinde adam karnını doyuruyordu.Ama aslında aç kalıyordu.Sakalla bıyık arasına sıkışmış dudaklarına adam zevksizliği tattırıyordu.
Şimdi size sorarım.Bu insanla ne konuşulabilir? Sakalla bıyık arasında kalmış ve kendine kıldan bir dünya kurmuş bu insanla ne paylaşılabilir?

Devamını Oku
Osman Demircan

Sonsuzluğu arayan siyah gül yıldızları parlatır topraklarında
Çiy düşürürken karanlıklarına su serper duygu coğrafyasına
Ay ışığı vadinin en dar yerine vurur o saatlerde yürek sıkışır
Daralır zaman, kararır su, ay karanlık bir vakit aşka dönüşür

Gökyüzü altında siyah güller bulut gibi şimşek şimşek büyür

Devamını Oku