Deli dolu akışınla,
Bendimi söker geçersin…
Hiddet yüklü bakışınla,
Gönlümü yıkar geçersin…
Sevdanla sarsılan dağın,
Havalanıp durma gafil,
Hele bir dön halına bak…
Akıbetin farklı değil,
Yerde yatan ölüne bak…
Fayda vermez emmin, dayın
Her şeyi bilirim diyen ey gafil.
Cahil olma, biraz da haddini bil.
Kitapları çiğnemeden yutanın
Cür'eti artıyor, hürmeti değil.
Nica imza atan beyler tanıdım,
Hepsi de “Hoşça kal deyip de gitti…
Ustalar, çıraklar, toylar tanıdım
Kalemi masaya koyup da gitti…
Benim devrim, benim günüm diyenler,
Saç ağarmış, belin bükülmüş deme,
Sen sadece seni gören gözü gör…
Yaprağın kuruyup dökülmüş deme,
Gönlümdeki baharı gör, yazı var…
Sakın ha üstüme tedbirsiz varma,
Sabah, öğle,akşam alıp koluna,
Sarıversen hemen iyileşirdim…
Benimle beraber yeni yılına,
Giriversen hemen iyileşirdim…
Geçmiş olsun deyip tutsan elimi,
Onlarca senedir misafirimsin
Seni hiçbir yere salmadım inan…
Yüreğime astığım tek resimsin
Seni hiç oradan almadım inan…
Bazen seni ilk gördüğüm gündeyim,
Erciyes’in eteğinde yükselen
Çınarımsın Hayriye Dabanoğlu…
Bahçemize renk renk güllerle gelen
Baharımsın Hayriye Dabanoğlu…
İlim irfan erleriyle her yanım
Kader bu; Hazreti Adem’den beri
Ruhumuz bedenden uçmaya hazır…
Çattığında; vakti, saati, yeri
Üç günlük dünyadan kaçmaya hazır…
Süre veremezsin takvime bakıp
Peygamber’in verdiği o müjdeyle
Eriştin devlete fakir İstanbul…
Kuran’da anıldın “Güzel Belde”yle
Sendeki bu talih nedir İstanbul?
Aşkın asırlarca yaktı cihanı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!