Serin bir serzenişidir bu, sonbaharın
Esintisi mi solan rengin yakarışların?
Belki bir kucaklaşma yaşamla güz yelinde
Asıl olan hüznüyse de gelecek akşamların
Dünle hesaplaşsak da soğuk sonbaharda
Omzuma yaslandığında, sen, sen değilsin
Dudağım dudağına değdiğinde benimsin
Ne bir unvan ne bir melek ne de şeytansın
İşte tam da o an yalnızca benim sevgilimsin
Derinliğinde gizlisin yamaçların
Yıldızlar gözlerinde çok farklılar
Ay ışığı parlayan siyah saçların
Göremediğim karanlıkta saklılar
İnci taneleri akıtırken göz yaşların
Herkesin bir sevgilisi varmış
Bana ne!
Benimkisi yegane,
Bir tane.
Evli evine köylü köyüne
Sevgilisi olmayan
1952 numaralı koğuşta sürdüğüm Şevrole mi?
Eski püskü müydü, bana mı öyle geldi?
Çağın en iyisi dediler annem babam
Bilmem belki de artık klasik bir modeldi.
Papyonumu bağlarken, hocam kalk ayağa dedi,
Masaya uzun kaşıkla oturdum
Şeytan karşıda kısaldı
Kaşığı çorbaya uzattım
Hay şeytan kaşık elimde kaldı
Elini ver çekişelim dedim
Elimi çekti benden aldı
Yaşanmışlığım vardı sevginin baharında
Arınmışlığım gözlerinin pınarında
Kırılmışlığım öfkenin dalgalarında
Erimişliğim aşk ateşinde, kucağında
Sensizliğim vardı senin her uzağında
Yalandan, dolandan, hileden, riyadan
Bize gösterilen yaşanmayacak rüyadan
Dibi çıkmış şu kaynayan dünyadan
Ben de dahil bin bir türlü insandan
Şikayetim var bana biçilen doğamdan
Şikayetim var çamurumu yoğurandan
O kırları ovaları dağları
Geçirdiğim o en güzel çağları
İçindeki üzümüyle bağları
Özlüyorum, özlüyorum
Evde sıcak tüten sobamı
Sil gözlerinin yaşını meleğim
Gözlerinin incileri sende kalsın
Sende kalsın kalbinin pırıltıları
Batan güneşler sende uyansın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!