Rüyalarla süsledim boşluğu,
Yaşam öyküleri üfledim.
Sırça köşkler yarattım,
İçinde yaşayamadığım.
Lezzetler vardı hiç tatmadığım.
Duyularımla ayırdığım beni,
Bir keder var içimde
Perde perde inen
Bir bulut var üstümde
Kara mı kara
Yavaş yavaş çöken.
Yağmur yağarken bir sonbahardı
İçimin yaprakları sarardı
Kuşlar da göçtü güneye artık
Bir tek yalnızlığım bende kaldı
Aşka kayıt koyma, sayma engellerini
Açsın sevginin bahar goncası çiçekleri
Gönlünün pınarından beslenirken ruhun
Çılgınca süzülsün gökte aşk melekleri
Korkma solmaktan baharın gonca gülüyken
Bir hece damıtınca imbiğimden
Bir duygu demlendikçe yüreğimden
Sevda çiçekleri sepilince sevgilimden
Kanatlanır şiir olurum göklerde
Sonsuz kederimin yalnız sokaklarında
Bir damlada damla olup
Damladan zerreciğe dönüp
Şu alemi devrana dolup
Bu evrene katıldınız
Ateşler içinde yanıp
Bir öykü peşine takıldı şiirim
Dur, öylesine koşma dedim
Kalemim yazıyor durmadan
Akan mısralara laf dinletemedim
Bir ezgi peşine takıldı şiirim
Uzanmış ileriye yatmış
Çiçeklerin çimenlerin üzerine
Dalmış uyuyup kalmış
Bir demet gül var elinde.
Rüyalar görüyordur şimdi
Bir tren düdük öttürdü
Derinden, derinden
Bir el kalktı yavaşça
Bir mendil sallandı geriden.
Kara tren ayırdı onları
Kara tren ayırdı Ayşe’yi Hasanı
Çok uzaklardan gelmişsin
Otur şuraya soluklan biraz
Saçların dökülsün altın sarısı
Anlat eskileri, etmeden naz
Otur şöyle koltuğa rahatça
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!