Önce acıyı
Dile, dine, renge böldüler
Kandan, irinden bir sofraya koyup
İndafsızca yediler
Sonra avuçlarını ovup
Biz insanız dediler
Bir defa geç kalmak yetiyor
Uğruna savaşacak neyin varsa kaybetmeye
Sonrası
Anlamsız zorunlulukların
Ete kemiğe bürünmesinden ibaret
Dil lâl kesilir susarsın
Adın dilimin ucunda gönül yarası
Suskunluğumla başlayan herşey
İçimde volkana döner
Adın Girdap senin
Kimse bilmez masum gülüşünün ardındaki
Sinsi yüzünü
Aşka aşık çapkın kadınsın sen
Kırmızı deri pantolonun ve rujun
İnsanın aklını başından almaya yetiyor
Sanma
Fkrime her düştüğünde
bana yarsın
Gölgemin düştüğü her yerde ağyarsın
Ben vefayı da sevdayıda senden iyi bilirim
Sen
Ahh kalbimin göçüp giden diğer yarısı
Kanayan sevdamın suskun yarası
Hangi yitik hasretle set çektiler yoluna gelmedin
Hangi âmâ gözlerle baktılar yüzüne görmediler
Aşka vurgunluğunu
Anlamını yitirmiş bir hayatın
Üzerime sinen kokusundan
Kurtulmaya çalışıyorum
Sana benzeyen yüzlerde
Mazinin tozlu sayfalarını aralıyor
Sahtenin gerçekle girift dansında
Ahh Tamara
Yorgun gözlerin uyku tanesi
Umudun fırtınada boğan ışığı
Kuş tüyü yatakların solgun çiçeği
İmkansız aşkın üzgün sürgünü
Azgın Van gölünün iki yakasıyız seninle
Yaşamaya dair ne varsa
Seninle birlikte gömdüm anılar mezarlığına
Yağmurlara ilham olan hüzünlü bakışların
Ufukta içinde umut barındıran ne varsa
Aldı götürdü
Baharı müjdeleyen kardelenler kar altında
Köhne bir yokluğa büründü Ruhum,
Kalabalık sokakların kuytusu
Yaşam artıklarının tortusu gibi
Tilsindiren, korkutan ve yüzleşmekten imtina ettiğim bir duyguya yenildim.
Anı mezarlığında bir dikili taş benliğim
Yorgun, yılgın ve suskun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!