Başı dumanlı karlı dağlara dağlandı kalbim,
Her yanım tipi, boran fırtına.
Üşüyor bedenim, ufalıyor gözümde ufuk yavaş yavaş,
Büyüyen hasretin onarılmaz bir yara içimde.
Tükeniyorum usul usul.
Başımda onsekizlik kavak yelleri
Bir ahtapot gibi sarmış bedenim ruhunu
Kaçarak kurtulacağını sanoyorsunya benden
Sanma
Kurtuluş yok sana olan kederimden
Aşk bende başka bir boyut
Benimkisi bataklıkta büyüyen bir gülden hoş koku beklemek gibi yersiz bir umut.
Ne yaparsak yapalım, fidanken her ağaç birbirine benzer
Her çocuk masum ve temiz
Yanılgımız, iyimserliğimiz bundan
Şimdi
Yaşadım diyebildiğim bir kaç güzel anı
Silinip gideceğini bilirim
Vuran bir dalgayla ayak izlerimin,
Vazgeçmem yürümekten
Bir sahilde.
Ben dalgaya değil
Denize aşığım.
Ben hep sizi aldattım
Bu yalnızca benim suçum değildi
Benim kadar sizinde suçunuz.
Hiç biriniz için ilk aşk değildim,
Bu yüzdendi ilk aşkım olamayışınız
İlk öpüşü dudaklarımda kaçınızın alevlendi
Ben seni bilirim
Her halin gözümde canlanır
Gönlümü ısıtır
Yürüdüğün yollar menzilim
Sokak başlarında yürüyüşünü bilirim
Yorgun, dalgın
İki dudak arasında kalmış bir karar
söylemesi zor, anlatması imkansız bir duygu aşk
Kimi diler kimi dilenir,
Bazıları susar, izler uzaktan.
İzi yüzde değil sırtta bıçak yarası
Seni
Devrim şarkıları gibiyim
Yanık yanık dağlarda yankılanan
Zamanından sonra anlaşılan
Korkusuz vicdanlara miras kalan
Yüklü kervan gibi yüreğim
Issız bucaksız çöle düzülen
Seni sevmenin ne anlama geldiğini bilirdim
Sonu belli Hazin bir hikayenin yenik, yorgun tarafıydım
Kalbim sorumluluk ve zorunluluklarım arasında ezilirken
Aklıma mukayyet olamamanın
Deliliğine teslim olmam
Hiçbir yere ait olamadan
Sadece sırat köprüsümü ince ve keskin
Bilmiyorlar
Hasretin nasıl ince bir yol önümde
Sızının nasıl keskin burnumda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!