gece saat 23.27 civarı
eşim ve kızımla birlikte
Rumelihisarı’nda ‘Sade Kaave’deki zevkli
ama mücadeleli geçirdiğimiz o saatten sonra
arabayla Bebek’in arka yokuşlarından
arkamdan kıçıma yaklaşan
Balcılığı severim
hele yağcılığı daha da çok severim!
açım kardeşim
ne yapayım? !
ekmek de aslanın ağzındaymış
Aman -çocukla- yaklaşma!
dedeyle, nineyle yaklaşma
kaldıramazlar!
Ateşle yaklaşma
patlayabilirim!
Benim gülmeye hakkım var mı? !
Senin, onun, bunun, cümlenin hakkı var mı? !
Ne kadar? ! ..
O küçücük bakir tinerciler ortalıkta dolaşırlarken
Bir çaycıyla dertleştim akşamüstü vakti...
Ezilmiş, bükülmüş, hizmet etmiş hep
ama yılmamış.
Hala hırslı
hala zıpkın gibi!
Dumanlarımı üflerim o temiz yüzüne.
puromun küllerini silkerim
o ufacık dünyan üzerine!
Deme bir daha
çok farklı benim dünyam seninkinden diye sakın!
Fazla çaba sarf etmeme gerek yok
fazla hayal kurup, anıları deşmeme de gerek yok
onu yanımda hissetmek, onu anmak için.
eskilerin 1 numaralarından bir Baba Filmini,
en kral Western’lerden bir-iki tanesini
'Okumadan yazamazsın ki! ? ' demek
nasıl da hakarettir
hatta katilliktir
hayatını ve kendini okumayı sanat edinene! ?
sanki kütüphaneye dizdiği eserleri okuyup-okuyup
Milletin ağzında sakız olmuş
dergicisi, gazetecisi, editörü
yalancısı, yağcısı, kıç yalayıcısı
yaltakçısı, patronu, müdürü, ayakçısı
önüne gelen
“...ama maalesef ülkede şiir para yapmıyor.” diyor!
Zombileri gördüm.
Kesif kokularıyla
kol-bacak, kafa ve gövde parçalarıyla
kanlarıyla fethettikleri
artık güneşin üzerine doğmadığı şehirlerinin karanlığında bulundum.
Ben şairim demeyi şiirleriyle gösteriyor..Okuyucunun önüne serdikleri 'evrensel gerçekleri [miz]..okudukça
unuttuğumuz isyanları yeniden hatırlıyoruz..Gerçeği
sofraya koyup yüzleşme gücün varsa al ne kadar lazımsa diyor. Sesi ilginç metalik bir ses gibi geliyor kulağa..Doğal desek sahte to ...