hangi yıldıza baktın da sen öyle parlıyor bu yıldızlar
hangi çiçeğe güldün
yeniden tomurcuk verdi kuruyan güller
oysa uzun bir yazı değil miydin sen
hangi yüreğe dokundun da şiir oldun
Ben
Kocaman taşları yuvarlamakla uğraşırım
Koşarak tapanların arkasında
Beni sular hatırlatır kürünlerde yosunlar
Sabahın o terli yorgunluğu ile büyüdüğüm dağlar
Beni taşlar hatırlatır sürülmüş tarlalar
Zordu hayat
Görüyordum hayatı nasıl heba ettiklerini onların
Görüyordum elleri ile dünyaya çiçekler fırlatan sevgilimi
Güzel bir anayı bahşeder gibi bana hayat
Gülüşleri ile bütün acılarımı örtecek
Omzunda dünyanın izi
Benim hala umudum var insanlar belaya dünden hazır
Patlamış bombalardır çocuklar
Ve aşk
Mayası tutan çalacak
Beni yola çıkartan bu dayanıklı dert
İşte bozdum rahatınızı
Gerçeklerin gerçekten doğru olmadığını biliyorum artık
Yürüyorum
Yüreğimde fışkıran sularla
Azarlanıyor gövdem rüzgar darbeleriyle
Bütün yanılgıları bütün yalanları çıkaracağım gün yüzüne
Eve dönüyorum.
Yarı karanlık bir yol, soğuk esintiler, rüzgara karşı yürüyen kim kaldı bilmiyorum ama sağa sola bakmıyorum.
Kaldırım taşlarının çizgisine basmadan
Belediyede sıcak asfalt çalışmaları
Kızgın yağlar dökülmüş gibi ben
Vücudumun yorgunluğunu hissetmiyorum.
Onun
Şiirleri vardı
Çocuksu ve imlasız
Yorgunluğu vardı
Çiçek toplamak kadar güzel
Elbet
Evet
Doğrudur
Yaşadım
Ölmeden önce
Güneşler doğdu üzerime
Hoyratça kahkahalar harcadım belki
Bombalar değdi minicik gövdelerine mümin çocukların
Ya Rasülallah
Doydu bu dünya zulme
Yok firavunları öldürecek bir peygamber
Sen varken müşrikler ile savaşırdık
Şimdi Yahudiler
Ve dolabın kapağını açınca geriye gitti zaman.
Bir gece vakti gizliden yemek yiyen bir çocukla buldum kendimi.
Pas tutan bir demirin arkadaşlığı çocukluğumun balkonlarında.
Eski bir evimiz vardı.
Yüklük, sedir, mabiyen ve hep korktuğum karanlık odası.
Ve bir de balkonu.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!