Bir gece… Ayın, kalpleri mühür tutmuşların üstüne güneş gibi doğduğu bir gece… Yeryüzü nefesini tutmuş. Gökyüzü sabırsızlanmakta. Kainatın kalbi atmayı unutmuş. Her yanından sessizlik akıyor dünyanın. Rahmet yağıyor her yere. Meleklerde bir sevinç. Bir yetim doğuyor. O doğuyor. Dünyanın nabzına bakın, atıyor mu? Her şey O’nun doğumuna şükrederek secdeye kapanmış. Haber salın Medine’ye, Bedir’e, Uhud’a, Hendek’e, kuşlara, kurtlara, yaratılmışlara. Deyin ki, dünyanın bahtını ağartacak, yeryüzünü güzelliğiyle onaracak Nebi, Allah’ın sevgilisi doğdu. Kapı kapı, ev ev dolaşın ve O’nun doğumunu müjdeleyin.
Efendim, Sen doğdun dünya gülümsedi. Sen doğdun, yalnızlar, öksüzler, yetimler, ezilenler sevindi. Sen doğdun, gözlerimizdeki gözyaşlarımız bile tebessüm etti. Sen doğdun Efendim.
Mekke sıcak. Çocuklar uyuyamıyor sıcaktan. Herkes çocuğunu sütanneye veriyor. Ama Seni kimse almıyor. Neden Efendim? Yetim olduğun için mi? Babasızlığını ilk o zaman mı hissettin Efendim? Ama Allah var, senin yardımcın O’dur. Bir kadın: Halime binti Zueyb. Seni almayı kabul ediyor. Halime Seni kucağına aldığında yeryüzü seviniyor. Yüzü gülüyor güneşin. Beni Sa’d yurduna bereket geliyor varlığınla. Senin hürmetineydi hepsi.
Bütün şarkılar sevgiden söz ediyor
Dinleyenler katılıp eşlik ediyor
Hisleniyorlar ama hiç biride hakkını vermiyor.
Dünya sevgiyle kuruldu,
Sevgiyle devam edemedi.
İnsanların insana duyduğu nefret, haset besledi savaşları
Bu sabah seni düşünürken kendime yakalandım.
Dün gece bir rüya gördüm, bilinç altı çöplüğü,
O vardı rüyamda çöplüğü karıştıran bir çocuk gibi,
Ondandır şu başımın dönmesi
Anla aklım karıştı.
İnandırmak için kandırmaya başladım kendimi.
BİTABIM ÇOCUK
Özlemi yüreğimi çıra gibi yakarken,
Sesi sessizliği yırtıp kulağımda çınlarken,
O'na doğru bir adım atmak istiyorum.
Sanki zincir vurulmuş ayaklarıma,
Eksik Doğan Umutlar
Yine kızıl bir akşam, yine hüzün diz boyu,
Güneş öyle telaşlı çekildi ki, iki elini kapatıp yüzüne öylece sessizce gitti
Sanki bir daha hiç gelmeyecekmiş gibi.
Birazdan gece gelir, takıp bin yıllık hasretleri ayaklarına
Zamanından önce açan bir güle,
Ayaz vurdu gurbet baharında.
Dal titredi,
Yaprak üşüdü,
Toprak ağladı…
Bekle demişti toprak,
Uzaklardan gelen bir kadın vardı,
Gözleri hüzün dolu,bakışları yere doğru,
Yüreği boydan boya kırıktı.
Kadın hasta yatağında,
Gözleri kapıda öylece bekliyordu,
Ama bekledikleri bir türlü gelmiyordu.
Nasılda yakışıyor kadın dünyaya,dünya kadına ve yer-gök güzelleşti bir anda.
Çiçekler kokularını saldı etrafa.
Kuşlar daha bir şevkle şakıdı.
Sabahlar ayara, geceler gülistana döndü...
Doğuştan savaşçıdır kadın; savaşır bir çok sıkıntıyla,gözü ufuklarda en iyiye-en güzele.
Senden gizlediğim hangi yüzüm,
Benden esirgediğin sözü yuttu ki?
Gözlerimdeki hangi bakış ihanet etti bana?
Neyin sırrını aşikar etti ayna?
Hangi göz akıttı nazarını henüz acarlanmış mutluluğa?
Ey mabedim!
Yağmur öncesi vuku bulan yakıcı bir güneş altında yürüyordum.Sokaklarını çok iyi bilmediğim bu şehrin kalabalık bir caddesinde ilerlerken bir banka atm si önünde dilencileri görmeye alışık olduğumuz bir köşede kalem satan bir genç gördüm.Boylu poslu efendi duruşlu bu emekçiden alışveriş yapmak istedim.Hem de kalem hiç dayanamadığım bir ürün.Yaklaştım on beş tane kalem almak istiyorum dedim. Elindekiler sayıyı tamamlamayınca kolundan astığı çantadan bir tutam daha çıkardı.Baktım yeşil,sarı mavi kalemler var o renklilerden de istiyorum dedim.'Hangi renk' dedi genç, 'yeşil' dedim.Hepsini uzattı buradan seçip alın, dedi.Başımı kaldırıp yüzüne baktım,amma olduğunu geç de olsa anladım.Ellerim ve yüreğim titredi.Kahretsin görmeyen bir satıcıdan yeşil kalem isteyecek kadar kör olduğumu anladım.İkimiz de kötü olduk o göremediği, görmüyorum diyemediği ve müşteriye istediği ürünü veremediği için, ben ise görmediğini hatırlattığım,dikkatsizliğim ve gördüğüm için...
Seçip aldım kalemleri ücreti ile birlikte içimden geçen binlerce özürümü de yüreğimden yüreğine bıraktım.Titreyen sesimle teşekkür ettim.
Hanımefendi dedi, bir tane de benden hediye olsun lütfen kırmayın beni.Tamam hediyen başım üstüne.Sonra muzip bir ifadeyle hangi renk dedi mavi dedim.O sarı kalemi uzattı gülüştük.Canı yansaydı canımı kolaylıkla yakabilirdi, beni yanlış anlayabilir yada yanlış anlamak isteyebilirdi.İki kelimeyle ''kör müsün, kör olduğumu görmüyor musun,görmediğimi bile bile renkli kalem istedin''.Yada dünyanın düzeni bu; ben karanlığı yüklenmişim aydınlık sana kalmış, hangimizin yükü daha çok yada sen gördüğünü mü sanıyorsun deyip beni yerin dibine sokabilirdi.Küçük düşürebilecek bir sürü sebebi vardı ama o gönül gözüyle gördüğü için sesimin samimiyetini anlayıp beni rahatlatmaya çalıştı.Çünkü kabulün dergahında öyle naif oturmuştu ki hayranlık duymamak mümkün değildi.Hayatında sadece siyahı tanıyan bu insan bana rengarenk bir gün yaşattı ve hediyesi olan kalemle bu hatırayı yazdırdı.Yüreğin hep böyle aydınlık olsun.Teşekkürler koca yürekli adam...
NİMET ÖNER 20/06 2014
Dünyada bir tane Hayat Hanım olsaydı kahrı çekilirdi Nimet Hanım ,o kadar çekilmez hayat hanımlar var ki!
"Nedir şu hayattaki en büyük kazanım?" sorusunun benim için cevabı hep aynı olmuştur. Dost. Evet hayata olabilecek en büyük kazanım dosttur efendim. Canının yanına candaş olacak bir dost, ki böylesinin değeri bin ömre bedeldir. O dost ki haldaşındır, sırdaşındır, ruhunun ve dimağının doygunluğudur, ...