Bir genç kız büyüyordu lise çağlarında
Toz pembe duygularla bakıyordu hayata
Sanki yüceliyordu gönlümün dağlarında
Biniyordu çiftliklerinde ki en güzel doru ata
Bir genç kız yetişiyordu rüya gibi gülüyordu
Kur’anda bahsedilen Hızır ile Musanın kıssası aşağıda anlatılmıştır.
Kur’an; Hızır A.S.’mı kendisine hikmet yani ledün ilmi verilen bir zaman gezgini olarak tanıtıyor ve adeta kaderin hükmünü icra eden bir ilahi bir görevli bir zaman gezgini olarak tanıtıyor ve kader konusunda çok önemli ip uçları veriyor.Musalla Hızır A.S.’ın birlikte geçirdikleri maceralar tam bir kader öğretisi niteliği taşır.Ölü balığın dirilmesi ledün ilmindeki hikmete,birlikte bindikleri tekneyi Hızır A.S.’ın yaklaşan korsanların tekneyi ele geçirme tehlikesi nedeniyle delmesi; akıl ve irade dümenine sahip olmak sureti ile ruhun nefes üzerindeki hakimiyet kurmasına; denizde bir dala tutunarak yaşam savaşı veren bir çocuğun,ileride kafir olması mukadder olduğu için yine Hızır A.S.tarafından başının koparılması nefs münkirinin öldürülmesi” olayıdır ki,“ölmeden önce ölme” sırrına işaret eder.
Hızır A.S.’ın yıkık bir duvarın hiçbir ücret alınmadan onarması,”Bu duvarın
dibinde bir hazine vardı viranenin duvarı yıkılsaydı üç kardeşten henüz yaşı
küçük olan kardeşin hakkı diğer kardeşler tarafından yenilecekti demesi.
Akıl cevheri ve ilimde kemala’ta erişmeden ve manen olgunlaşmadan elde
Kişiye her işi ala görünür
Kuzguna yavrusu Anka görünür
Şinasi
Atalarımız “Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”diye ne güzel söylemişler.
Her insanın aynası yaptığı iştir.Kendisinden yansıyan o sırlı aynaya baktığında herkes yalnızca
Meltemler eser tatlı gülüşünden,vurur yansıması yüzüne
Koyda yanar bir ateş,yalazlar vurur o güzelim çehrene
Unutmak istesen bile,hayalim girecektir kalbine
Tanrı misafiri say bırak gireyim gönlüne
Beni yıkıp terk ederken,mutluluklar dileme
Bakışlarında beni büyüleyen bir şey var
Dil tutulur el tutuşur,yürek yanar derinden
Öpüşünde beni yakan gizli bir şey var
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin...
Gözlerinde dinlenen,demir atmış bir gemiyim
Geçti ömrümün baharı
Bir gül kadar yaşamadım
Nice gül bahçesi gördüm
Ben gülümü deremedim
Yar olmadım kendime
Bir gölde gizlice yıkanıyordu güzel Ayşula
Kendinden geçmiş şarkılar söylüyordu neşeyle
Nedimeler şakalaşıyordu birbiriyle kıyıda
Şelaleden akan sular tenini okşuyor
Güneş vurdukça yakamozlar parlıyor
Güzelliğini seyrediyordu adeta sudaki nilüferler
Şeriatın orucu,ramazan ayında yada belirli günlerde gündüz olunca yemek içmekten beri durmak,meşru olan cinsi münasebeti terk etmektir.
Tarikatın orucu:gece gündüz bütün duyguları cümle haramdan korumaktır.Kötü akla mantığa şeriata uymayan şeyleri zahirde ve batında tamamen terk etmektir.
Şeriat orucu geçicidir,fakat tarikat orucu süreklidir,ömür boyu sür git devam eder.
Hakikat orucu ise; kalbi Allahın zatından gayrisina tapmaktan almaktır,her an onunla olmak,sır aleminde yalnız onun sevgisini müşahade etmektir.
Oruç uruç etmekten yani yücelmekten gelir oruç bir yücelmedir,maddi alemden soyutlanıp mana alemine yücelmek demektir.
Cenab ı Allah bir kutsi hadiste;
Öyle Bir tılsımdır ki sevgi yarayı sağaltır
Bize,varlığa sevda ile bakmayı öğretir
Kainatı Rabbin gözüyle bakar ve görür
Binbir güzelliği, yakalama şansi verir
Öyle bir bakıştır ki onu yakalayan
Elbet anılarda gönlümüzde solacak
Kuru bir yaprak misali uçacak
Herşey gibi canlarımız fani olacak
Martılar sesimi belki duyacak
Artık gülleri solacak aşk bahçemizin
Kaleminiz daim olsun... saygılar
ne kadar farklı bir çalışmaydı usta..ilgiyle okudum..emeğinize sağlık....
Haftanın şairi Nihat Gülle'yi yürekten kutluyorum
başarılı bir şair.
yolu açık olsun
şiir kitabı da hayırlı olsun
not: Şiir adına isminizi eklemeyin efendim.zaten şiir sizin. adınız da var. fazlalık oluyor