Orhan Pamuk’un Nobel’e aday gösterilmesi oldukça heyecan yarattı. Yıllardır Nobel’e Yaşar Kemal aday gösterilmiş ancak alamamıştı. Yaşar Kemal için, “En çok Nobel alamayan Türk yazarı” diyenler bile vardı.
Belki bu kez Orhan Pamuk ile şeytanın bacağı kırılacaktı, dönmeyen talih dönecekti. Ama öyle olmadı! Olması gereken oldu! Ve yanlış hesap İsveç Akademisi'nden döndü! .. Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü’nü alamadı! .. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasına kesin gözüyle bakılıyordu. Ödülün ikiye bölünüp Orhan Pamuk ile Yaşar Kemal’e verilmesinin de gündemde olduğu söyleniyordu.
Baştan beri söylediğim şeyi ödül açıklanana dek söyledim: “Nobel Edebiyat Ödülü’nü, Orhan Pamuk’a vermezler! Çünkü, Nobel bir yazara bir yapıtından dolayı verilmez; Nobel’e aday gösterilen yazarın bütün yapıtları göz önünde bulundurularak, yapıtlarındaki tutarlılık, yetkinlik düzeyi değerlendirilir; İnsanlık için yapmış olduğu katkılara bakılır. Nobel’i almak için medyatik olmak önemli değildir; ama suya sabuna dokunmak önemlidir! Yazarın gerçek anlamda bir sanatçı olması gerekir! ”
Nobel Edebiyat Ödülü ile ilgili Muhsin Kızılkaya ise benim söylediklerimle örtüşen, altı çizilmesi gereken bazı şeyler söylüyor: “Nobel Edebiyat Ödülü genellikle muhalif yazarlara gider. Çünkü edebiyat bir vicdan muhasebesidir. Bir topulumun bilinç altıdır edebiyat. Ahlakıdır, namusudur, duruşudur, geçirdiği evrelerdir, yaptığı değişikliklerdir, tarihinin yeniden yazılmasıdır; edebiyat toplumların kendisiyle hesaplaşmasıdır. Nobel Edebiyat Ödülü’nü evcil yazarlara vermezler. Statükoyu savunanlara, rejimin bekçiliğini yapanlara, dalkavuklara, evet efendimcilere, el pençe divan duranlara, devletin her yaptığını onaylayanlara, tarihiyle yüzleşmekten korkanlara vermezler. Nobel, asi yazarların harcıdır; bugün kitaplıklarını birer Nobel Edebiyat Ödülü ile süslemiş olan bütün büyük yazarlar, siyasal rejimlerle, ideolojilerle, diktatörlerle, statükoyla, devletleriyle başı derde girmiş olan yazarlardır. Nobel, bir ülkenin vicdanına verilir. Nobel bir hediye değildir; hele bir topluma duyulan öfkenin aracı hiç değildir.”
Şair ve edebiyat eleştirmeni Eva Ström de, Nobel Edebiyat Ödülü’nün, bir yaşam ödülü olması gerektiğini ve bu yüzden, hiçbir zaman sezonun kitabına verilemeyeceğini söylerken, Nobel Edebiyat Ödülü’nün önemine ve bu ödülü hak edecek yazarın sahip olması gereken bazı evrensel değerlere dikkat çekiyordu kuşkusuz.
Nedim Gürsel’e soruyorlar: “Orhan Pamuk’u hangi noktada görüyorsunuz? ” Gürsel’in yanıtı şöyle: “En uç medyatik noktada. Ne zaman bir kitabı çıksa, her türlü çareye başvuruyor. Bir soyunarak fotoğraf çektirmediği kalıyor. Ama onu da yapabilir bir gün.”
Orhan Pamuk, Nobel’e giden yolda doğru bildiği ve doğruluğundan yüzde yüz emin olduğu ya da emin olduğunu sandığı bir dizi yanlış şeyler yaptı! Öncelikle, Nobel’in tarihini iyi kavrayamadı. Daha önce Nobel Edebiyat Ödülü’nü almış olan değerleri gereği gibi özümseyemedi; Bu ödülü nasıl aldıklarını anlayamadı? Reklama zaman ayırmaktan bunlar üzerine düşünecek, kafa yoracak zamanı olmadı! Zamansızlıktan burnunun ucunu bile göremedi. Enerjisini gereksiz yerlerde, gereksiz işlerde kullandı. Biraz politik davranmakla, sesinin tonunu biraz yükseltmekle, “Ermeni Soykırımı” ve “Kürtler”den söz etmekle ve bu iki anahtar sözcüğün açmış olduğu kapıdan, pencereden girerek kendisiyle bağlantı kuran bazı üst düzey AB parlamenterleri aracılığıyla, öteden beri yapmış olduğu lobi faaliyetlerini daha da güçlendirerek ve de Nobel’e giden bu yolu bir kaç ödülle süsleyerek, Nobel’e ulaşabileceğini sandı. Önceden programlanmış bir saat gibi çalıştı, çok ince Nobel hesapları yaptı. Ermenileri ve Kürtleri kullanmaya kalktı! Sayın Pamuk, neden daha önce, “Ermeni Soykırımı” ve “Kürtler”den söz etmedi? .. “Ermeniler”, “Kürtler” ve “Kürt Sorunu”, Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday olduktan sonra mı ortaya çıktı? Orhan Pamuk daha önce neredeydi! ..
Özetle; Orhan Pamuk, ne olduğu gibi ne de göründüğü gibi oldu. İçinde olmayan şeyi dışarıda aradı! .. Yaptığı hesaplarda yanıldı, yanlış hesapların kurbanı oldu! .. Yaşanan tam bir hayal kırıklığı! ..
Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal yerine, 2006 Nobel Edebiyat Ödülü için Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Ataol Behramoğlu’nu önermeye ne dersiniz? .. Nobel Barış Ödülü için ise, neden İsmail Beşikçi önerilmesin! ...
www.bulentozcan.com
Not: Bu yazı, 18 Ekim tarihli Londra Olay gazetesinde yayımlanmıştır.
NOBEL’E UZANMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ! ..
Bülent ÖZCAN - Londra
Orhan Pamuk’un Nobel’e aday gösterilmesi oldukça heyecan yarattı. Yıllardır Nobel’e Yaşar Kemal aday gösterilmiş ancak alamamıştı. Yaşar Kemal için, “En çok Nobel alamayan Türk yazarı” diyenler bile vardı.
Belki bu kez Orhan Pamuk ile şeytanın bacağı kırılacaktı, dönmeyen talih dönecekti. Ama öyle olmadı! Olması gereken oldu! Ve yanlış hesap İsveç Akademisi'nden döndü! .. Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü’nü alamadı! .. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasına kesin gözüyle bakılıyordu. Ödülün ikiye bölünüp Orhan Pamuk ile Yaşar Kemal’e verilmesinin de gündemde olduğu söyleniyordu.
Baştan beri söylediğim şeyi ödül açıklanana dek söyledim: “Nobel Edebiyat Ödülü’nü, Orhan Pamuk’a vermezler! Çünkü, Nobel bir yazara bir yapıtından dolayı verilmez; Nobel’e aday gösterilen yazarın bütün yapıtları göz önünde bulundurularak, yapıtlarındaki tutarlılık, yetkinlik düzeyi değerlendirilir; İnsanlık için yapmış olduğu katkılara bakılır. Nobel’i almak için medyatik olmak önemli değildir; ama suya sabuna dokunmak önemlidir! Yazarın gerçek anlamda bir sanatçı olması gerekir! ”
Nobel Edebiyat Ödülü ile ilgili Muhsin Kızılkaya ise benim söylediklerimle örtüşen, altı çizilmesi gereken bazı şeyler söylüyor: “Nobel Edebiyat Ödülü genellikle muhalif yazarlara gider. Çünkü edebiyat bir vicdan muhasebesidir. Bir topulumun bilinç altıdır edebiyat. Ahlakıdır, namusudur, duruşudur, geçirdiği evrelerdir, yaptığı değişikliklerdir, tarihinin yeniden yazılmasıdır; edebiyat toplumların kendisiyle hesaplaşmasıdır. Nobel Edebiyat Ödülü’nü evcil yazarlara vermezler. Statükoyu savunanlara, rejimin bekçiliğini yapanlara, dalkavuklara, evet efendimcilere, el pençe divan duranlara, devletin her yaptığını onaylayanlara, tarihiyle yüzleşmekten korkanlara vermezler. Nobel, asi yazarların harcıdır; bugün kitaplıklarını birer Nobel Edebiyat Ödülü ile süslemiş olan bütün büyük yazarlar, siyasal rejimlerle, ideolojilerle, diktatörlerle, statükoyla, devletleriyle başı derde girmiş olan yazarlardır. Nobel, bir ülkenin vicdanına verilir. Nobel bir hediye değildir; hele bir topluma duyulan öfkenin aracı hiç değildir.”
Şair ve edebiyat eleştirmeni Eva Ström de, Nobel Edebiyat Ödülü’nün, bir yaşam ödülü olması gerektiğini ve bu yüzden, hiçbir zaman sezonun kitabına verilemeyeceğini söylerken, Nobel Edebiyat Ödülü’nün önemine ve bu ödülü hak edecek yazarın sahip olması gereken bazı evrensel değerlere dikkat çekiyordu kuşkusuz.
Nedim Gürsel’e soruyorlar: “Orhan Pamuk’u hangi noktada görüyorsunuz? ” Gürsel’in yanıtı şöyle: “En uç medyatik noktada. Ne zaman bir kitabı çıksa, her türlü çareye başvuruyor. Bir soyunarak fotoğraf çektirmediği kalıyor. Ama onu da yapabilir bir gün.”
Orhan Pamuk, Nobel’e giden yolda doğru bildiği ve doğruluğundan yüzde yüz emin olduğu ya da emin olduğunu sandığı bir dizi yanlış şeyler yaptı! Öncelikle, Nobel’in tarihini iyi kavrayamadı. Daha önce Nobel Edebiyat Ödülü’nü almış olan değerleri gereği gibi özümseyemedi; Bu ödülü nasıl aldıklarını anlayamadı? Reklama zaman ayırmaktan bunlar üzerine düşünecek, kafa yoracak zamanı olmadı! Zamansızlıktan burnunun ucunu bile göremedi. Enerjisini gereksiz yerlerde, gereksiz işlerde kullandı. Biraz politik davranmakla, sesinin tonunu biraz yükseltmekle, “Ermeni Soykırımı” ve “Kürtler”den söz etmekle ve bu iki anahtar sözcüğün açmış olduğu kapıdan, pencereden girerek kendisiyle bağlantı kuran bazı üst düzey AB parlamenterleri aracılığıyla, öteden beri yapmış olduğu lobi faaliyetlerini daha da güçlendirerek ve de Nobel’e giden bu yolu bir kaç ödülle süsleyerek, Nobel’e ulaşabileceğini sandı. Önceden programlanmış bir saat gibi çalıştı, çok ince Nobel hesapları yaptı. Ermenileri ve Kürtleri kullanmaya kalktı! Sayın Pamuk, neden daha önce, “Ermeni Soykırımı” ve “Kürtler”den söz etmedi? .. “Ermeniler”, “Kürtler” ve “Kürt Sorunu”, Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday olduktan sonra mı ortaya çıktı? Orhan Pamuk daha önce neredeydi! ..
Özetle; Orhan Pamuk, ne olduğu gibi ne de göründüğü gibi oldu. İçinde olmayan şeyi dışarıda aradı! .. Yaptığı hesaplarda yanıldı, yanlış hesapların kurbanı oldu! .. Yaşanan tam bir hayal kırıklığı! ..
Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal yerine, 2006 Nobel Edebiyat Ödülü için Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Ataol Behramoğlu’nu önermeye ne dersiniz? .. Nobel Barış Ödülü için ise, neden İsmail Beşikçi önerilmesin! ...
www.bulentozcan.com
Not: Bu yazı, 18 Ekim tarihli Londra Olay gazetesinde yayımlanmıştır.
ÜÇ NOKTA...
Aşk
Ünlem!
Ayrılık
Soru?
Ölüm
Üç nokta...
Bülent ÖZCAN
www.bulentozcan.com
AŞK
Aşk her zaman güzeldir,
Yeter ki içinde aşk olsun.
7 Ekim 1993, Gaziantep
Bülent ÖZCAN
AŞK İNSANA KANATLAR VERİR
Aşk insana kanatlar verir
Yürek gideceği yeri bilir
Mutluluk keşfedilmeyi bekleyen bir ülkedir
Umutsuzluk o ülkede yitik bir şehir
Aşk insana kanatlar verir
Güçlü, dingin, coşkun kanatlar
Ölümsüzlük şehrinden hayat seslenir:
Ölüm geçilirse bir aşkla geçilir.
17 Kasım 2000,
Hucknall-Nottinghamshire-İngiltere
Bülent ÖZCAN
AŞK YİTİK BİR ÜLKEDİR
Aşk yitik bir ülkedir
Umuttur anahtarı
O ülkeye girilmez
Tez kuşan umutları
Aşk yitik bir ülkedir
Sevgidir anahtarı
O ülkeye girilmez
Sev bugünü yarını
Sev bütün insanları...
Kasım 1997, Londra
Bülent ÖZCAN
www.bulentozcan.com