Varolma çabasıydı her bir satır,
Keyiften dökülmez mürekkep kağıda.
İçilen bir fincan kahvedeki hatır,
Sükûnet vermiyor gönüldeki ağıda.
Benim annem ben küçükken ölmedi,
bilemem erken yaşta öksüz kalanın halini.
Her sabah kalkar bana kahvaltı hazırlar,
dur durak bilmeden yapar bunu.
Ben annemin mezarını görmedim hiç,
-I-
Ayakkabılarımı çıkarıyordum ki,
babamın salondan gelen horlamasını duydum.
Allah Allah, bu saatte evde olması garip.
Bazısı şiir sevmez, kapanmayacak yarası yoktur;
Hayatın mel’un yüzüyle karşılaşmadan yaşayıp gider.
Bizler ki şiiri pansuman niyetine kullananlarız;
Bizim bu hayattan bir beklentimiz yoktur.
Bazısı şiir sevmez, başını ağrıtan derdi yoktur;
Hani anlatıyorsunuz ya
"Mecnun çöle düştü,
Ferhat dağları deldi" diye.
Ve ağzınızı aça aça şaşırıyorsunuz buna,
ben sevsem ben de öyle yapardım abi.
Zaten böyle yapmaz mı seven,
Bir kuş gibiyim.
Zamanı gelince göç ederim sürüye uyup,
artık grubun yaşlıları bile,
bilmezler belki niye göç ettiğimizi.
Kanadımda ve ciğerimde bir saçma yarası,
Yaşam kabul etmiyor, hiç açmadan solanı
Nokta gibi her insan, ne boyu var ne eni.
Bazen sıkılıyorum, düşünmüyorum falanı
Yatıştırmaya çabalarken zayıf, bitkin bedeni
Çocukluk; geride kaldı o eski mâsumiyet.
Şimdi çeyrek asırlık biri konuşuyor satırlarımda.
Sık sık eski günleri yâd ederim, hatırlarım da;
keşke geri dönse o çocuksu mahcûbiyet.
Hayat koşuşturmacası sardı bedeni,
Dağlara işlesem derdimi ilmek ilmek,
Çoban olsam, kaval çalsam geceye.
Mümkün olsaydı acımı tarif edebilmek,
Kalem kağıda sarılır, dökerdim heceye.
Kelimeleri istediğim kadar
ustaca kullansam da
ifade edemem derdi,
çünkü ifade edebilsem
dert olmazdı içimde.
Akmazdı nehir,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!