Sabahın güzel vakti, namaz sonrası,
Kulaklarım dingin, ruhumda gıdası,
Bütün soruları sorulmuş varlığın,
Gönlümde billur bir cevap çağlıyor,
Hâkim-i Ezeli’nin Esmayı Hüsna’sı.
Karabasanlar basmış uykuda,
Hani zordur ya nefes almak,
Dünyayı devirmekten.
İşte seni sevmek öyle.
Ulaşamamak, seni tutamamak var ya,
Kara Tren, beyaz masallar anlatıyor.
Yamaçlar yırtılıyor, yer gümbür gümbür,
Demir tazyiklerinden siren sesinden,
Bir sefere çıkmış kara tren.
İhtiraslar yüklenmiş,
Serinliğinde mülteci bir kaçkın gibi mutluluk duyarak,
Her gelişimdeki ikramınla cennetlerden ruhuma,
Koşup geldim işte geleceğim bastonum vurduğunca.
Tezyinatına perde gibi seriversen de kuru yaprakları,
Zuhuruyla miski amberlere koyan dünyayı o doğumları,
Bekleyebildiğimce beklemek azmimdir baharları.
Düşmeden kalkabilen çocuk var mı, dünyada?
Öğrenmek gerekir önce düşmeyi hayatta.
Görmek için muhtaç olsakta aydınlıklara,
Biraz karanlığa da muhtaç elbet temaşa.
Sevdalar,
Hep gelecek, hep gelecek zamanlar,
Ben şimdi,
Mutluluktan uçmak istiyorum,
Gelecek zamanlar kadar.
Demirin kaynadığı günle,
Toprağın kuruduğu gün,
Orağın bittiği gündür,
Şeytanın talan olmuş harmanı.
Ya Senim
Sessizlik, bugün azığım,
Anladım lazımım,
Duygular karışık,
Kim var arafta, yalnız ben miyim?
Caddeler, ana arterler yordu gözlerimi,
Kalbimi perişan eden varoşlar,
Kenar mahallerde kahramanlar,
Ekmek parasına kökleri söküyor.
Yeni doğmuş bebekler üzerine kumar,
Onların istikbalinde pokerler,
Bir sazda kaç tel varsa, o kadar olmalıyım,
Ölsem bile herkese hasret olmalıyım.
Kalbimin derinine inmeli yalvarışlar,
Elif’ten a ya kadar yeniden doğmalıyım.
Ham bir meyve gibi kopmadan bu daldan,
A, B, C, Lamelif, ye olmalıyım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!